Acaba bir oyun mu vardı

A -
A +

Yusuf ile Pomak Osman bunları konuşurken vakit epey geçmişti. Cazgır, "Başaltı pehlivanları hazır olsun" diye bağırdı. Pomak Osman, elini Yusuf'un omuzuna koydu: -Yusuf, Pelvan. Hiç çekinme, sen, evvel Allah, başaltı pehlivanlarını da yenecek güçtesin. Bunu sana cesaret vermek için söylemiyorum. 25 senedir bu meydanlardayım. Aliço, Kara İbrahim, Kavasoğlu Koca İbrahim gibi nice zorlu pehlivanlarla çok güreşler yaptım. Bu tecrübelerime dayanarak konuşuyorum. Bugün, dikkatli güreşirsen başaltını da kurtarabilirsin. Haydi Allah yardımcın olsun. Pomak Osman, Yusuf'un sırtını sıvazladı. Yusuf da Pomak Osman'ın elini öptü: -Sağ ol ustam. Söylediklerin benim için çok önemli. Yarın inşallah size cevap veririm. Yusuf, besmele çekip ayağa kalktı, beyaz, uzun gömleğini çıkardı, Rabbi yessir duasını okuyarak kazan başına yürüdü. Heyecanlıydı, hem Aliço ve Pomak Osman'ın söylediklerinden hem de Kırkpınar'da başaltında güreşecek olmasından. Kazan başına geldi, selam verip yağlanmaya başladı. Cazgır Sadık Hoca, çok iyi kalpli bir adamdı. İlk defa Kırkpınar'a gelen ve başaltında güreşmek zorunda bırakılan Yusuf'a acıdı. Başaltına Yusuf'la birlikte altı pehlivan çıkmıştı. Cazgır, Yusuf'a eş olarak Yanbolulu yaşlı bir pehlivanı verdi. Diğerlerini de eşlendirip kıbleye döndürerek şu duayı okudu: "Allah Allah illallah. Erler çıktı meydane, Biri birinden merdane. Biri ak biri kara, Mevlâm her birine kuvvet vere, Kırklar, yediler seyranıdır. Nice koç yiğitler bu meydandan geçti, Acı tatlı suyun içip göçtü. Atlar gibi tepişelim, Arslanlar gibi kapışalım, Ya Muhammed, ya Ali, Pehlivanların piri Hazreti Hamza-yı veli, Dellal çıksın aradan, Hepsine kuvvet versin Yaradan. Duadan sonra pehlivanlar güzel bir peşrev çıkardılar. Yusuf'u tanıyan seyircilerin tepkisi değişik olmuştu: -A be bu dün büyükorta birincisi olan değil mi? -Te be kendinin başpelvan olduğunu sanıyor? -Ey ya Rabbim ne günlere kaldık. Herkes kendini başpelvan sanıyor. Yusuf biraz heyecan ve korkuyla güreşe başladı. Ne de olsa, Kırkpınar gibi bir yerde pehlivanlık derecesini bilmediği kimselerle gürüşecekti. Hasmıyla ense enseye geldiği zaman, Pomak Osman'ın, "Hiç korkma sen evvel Allah başaltı pehlivanlarını yenecek güçtesin" sözleri aklına geldi. Pomak Osman, kendisinden yaşlı ve çok daha tecrübeliydi. Kendisine yalan söylemesi için hiçbir sebep yoktu. Bunları düşünen Yusuf, biraz olsun rahatladı, heyecanı geçer gibi oldu. Güreşe girmeden savunmada kaldı. Biraz sakinleşen Yusuf, hasmına dikkat etti, onun da pek güreşmeğe niyeti var gibi gözükmüyordu. Baktı ki, hasmı da, girmiyor, çekingen davranıyor. Hemen saldırıya geçti. Hocasından öğrendiği ve çok pehlivanın bilmediği "Kel İsmail elensesini" çekti. Hasmı diz üstü düştü. Kalkıp tekrar Yusuf'la ense bağlayınca, bu sefer diğer taraftan aynı elenseyi çekti ve rakibi yüzü koyun yere yapışıverdi. Yusuf, haklı olarak şaşırdı. Nasıl oluyordu da, Kırkpınar gibi yerde başaltına çıkan bir pehlivan bir elense ile yere düşebiliyordu. Devamı var

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.