Yusuf'un, Pomak Osman'ın çırağı olduğunu kimse bilmiyordu. Aliço da gizli gizli, hiç anlaşamadığı Pomak Osman'ın Kırkpınar'da başaltında birinci gelen Yusuf karşısında yenileceğini hesap ederek seviniyordu. Cazgır Sadık Hoca, Kırkpınar'da olduğu gibi burada da cazgırlık yapıyordu. Yusuf ve ustası yağlarını tazelemek için kazan başına geldiklerinde Yusuf'a sordu: -Yusuf pelvan. Osman Pelvan'ın ustalık teklifini kabul ettin mi? -Ettim. Usta çırak olduk kendisiyle. Ben onunla ciddi tutamam, ne olacak şimdi? -Biraz güreşin. Ben zaman gelince güleşi durdurur, durumu söylerim, sen de ustanın elini öper, güleşi ona bırakırsın. -Olur usta. Nasıl icap ederse öyle yaparsın. Cazgır, Yusuf ile Pomak Osman'ı kıbleye karşı döndürdü, dualarını yaptı ve meydana saldı. Her iki pehlivan da çok güzel bir peşrev yapıp, karşı karşıya gelince tokalaşırlarken Yusuf eğilip ustasının elini öptü. O da Yusuf'nun alnından öperek karşılık verdi. Seyirciler bu harekete hiçbir anlam veremediler. Aliço bile anlamamaştı. O, Yusuf'un Pomak Osman'ıın yaşına hürmeten böyle yaptığını sanmıştı. Usta-çırak, onbeş yirmi dakika, oyundan oyuna geçerek seyircileri heyecana düşüren güzel bir gösteri güreşi yaptılar. Aliço da güreşi dikkatle izliyordu. Oyundan oyuna geçilerek yapılan güreşi izlerken kafasında şimşekler çaktı, kendi kendine, "A be bunlar güreş yapmıyor, resmen oynaşıyorlar. Bu ne biçim güreş, kimi kandırıyorlar" diye homurdanıyordu, keli kızmağa başlamıştı. Tam cazgıra seslenecekti ki, cazgır, davulcuları susturup, güreşi durdurdu ve açıklamada bulundu: -Ey ahali. Yusuf pehlivan, Osman Pelvanın çırağı olmuştur. Bu yüzden ciddi güleş yapamayacaklarını söylemişlerdir. Yusuf, güleşi ustasına bırakmıştır. Cazgırın açıklamasından hemen sonra, Yusuf'un ustasının elini öptü, o da Yusuf'u alnından, cazgırın sözleriyle birlikte Sarayiçi'ni dolduran binlerce seyirciden bir uğultu yükseldi. Aliço kıpkırmızı olmuştu. Yusuf gibi kendi yerini dolduracağı bir pehlivanı rakibi Pomak Osman'a kaptırmıştı. Ona mı yansın, Sarayiçi'ndeki baş ödülü Edirneliler kaçırmış ona mı yansındı. Güreşmesine mani olan Belediye Başkanına döndü: -Beyim gördünüz mü yaptığınızı. Beni güleştirmediniz, ödülü kendi elinizle Pomak Osman'a verdiniz. Belediye Başkanı da şaşkındı: -Haklısın Ali pehlivan. Ama böyle olacağını nasıl bilebilirdik. Üzülme, Yusuf'u çırak olarak Pomak Osman aldıysa, sen de şu Karaoğlanı, Halil'i çırak olarak yetiştir. Yetiştir ki senden sonra da namın yürüsün. Bu sözler, Aliço'yu uyandırdı. Madem ki Yusuf'u Osman kapmıştı, o da Halil'i yetiştirecekti, hem de öyle yetiştirecekti ki, Yusuf'a da ustasına da meydanları dar getirecekti, tıpkı kendisi gibi. *** Sarayiçi güreşinden sonra, Yusuf ve ustası, bir süre Edirne, Dimetoka ve İstanbul çevresinde güreş kovaladılar. Pomak Osman pehlivan, pehlivanlığın bütün inceliklerini, bir başpehlivanda bulunması gereken sanatkarlık, insanlık ve ahlakı Yusuf'a öğretti. Pomak Osman'a göre; güreş bir sanattır, hem de çok ince, çok mübarek, alperenler, gaziler yadigarı bir sanattır. Bu sanatı yapana da güreşçi denir. > Devamı var