Güle yenilen pehlivanlar

A -
A +

Yağlı güreşte, peşrev başlı başına bir destandır. Peşrev, Türk oğlunun vatan tutmak için Türkistan'dan Anadolu'ya oradan da Avrupa'ya akışının ifadesidir, Türkoğlunun tarih macerasını anlatır. Peşrev, Türkoğlunun sembolleri, 'ok, yay, at, kurt ve kartal'ın figürleriyle donatılmıştır. Türkoğlunun, yurt tutmak için tarih boyunca akışı, yüzlerce yıl önce yazılan Şecere-i Terakime (Türklerin Soyu) adlı kitapta, "Oğuz ili göçüp yürümedik yol var mı/Evin tutup oturmadık yurt var mı?" Peşrevdeki güzellikler, ciltler dolusu kitapla anlatılmaz. Biz kısaca vermeğe çalışalım. Peşrevin başlangıcında, pehlivanlar, diz çöküp, sağ elini toprağa dokundurduktan sonra, üç defa, dizine dudaklarına ve başına götürürler. Bu, "Ey pehlivan, gücün, ustalığınla mağrur olma, topraktan geldin, yine toprak olacaksın, sahip bulunduğun nimetlerin hesabını vereceksin, gücün, malın fazlalığı, mesuliyeti fazlalaştırır. Sendeki bütün güzellikler, güç, kuvvet, Yüce Mevla'nın bir emanetidir. Bunların hesabını vereceksin " manasındadır. Ayağının tozu olamam Güreşçiler, peşrev esnasında, eliyle rakibinin paçasına dokunurlar, ellerini dudaklarına, sonra da başına götürürler. Bu, "Ben, pehlivanlıkta, insanlıkta, ustalıkta, mertlikte senin ayağının tozu olamam" demektir. İkinci manasıysa, rakibinin en büyük silahı olan paçalarının sağlam bağlanıp bağlanmadığını kontrol etmektir. Bu nasıl spordur ki, rakibinin en önemli silahının çalışıp çalışmadığını kontrol ediyor. Rakipler, birbirlerinin sırtlarını sıvazlarlar, bu; hem rakibinin iyi yağlanıp yağlanmadığını kontrol etmek hem de helalleşmektir. Trakya Üniversitesi Kırkpınar'la ilgili sempozyom düzenledi. Biz de bu sempozyuma, "Vatan Ediniş Destanı Kırkpınar", "Yesi'den Kırkpınar'a," ve "Türkün Dünya Görüşünün Aynası Peşrev" isimli üç tebliğ ile katıldık. Bu çalışmasından dolayı Trakya Üniversitesi'ni tebrik ediyor, Kıkpınar Enstitü ve Müzesi'nin kurmak bu üniversiteye düşer diyoruz. Kıspet, 40 parçadan yapılır, bu kırklara, evliyalara işarettir. Kıspetin kasnak sicimine üç düğüm atılır. Birinci düğüm, Allaha kulluğa, ikinci düğüm Hazreti Muhamammed ümmet olmağa, üçüncü düğüm de pirin, ustanın hakkına işaretti. Paça bendi, üç kat sarılırdı, bunlar tasavvuftaki; şeriat, tarikat ve hakikat üçlüsüne işaret ederdi. Kısacası, Osmanlılar zamanında kurulan Güreş Tekkelerinde (Spor Akademilerinde), tasavvuf, Ahilik terbiyesi ve eğitimi aynen geçerliydi. Kıspet, iki rekat namaza kıldıktan sonra abdesli olarak sırtında yere kadar uzanan beyaz gömlek varken giyilir. Bu şekilde, hem pehlivanın avret yerleri gözükmemiş olur hem de pehlivan, şehitlerin yadigarı bir sporu yaptığını hatırlar. Ancak günümüzde pehlivanlar buna dikkat etmemekte, avret yerleri meydanda giyinmektedir. Kispet Kâbe'ye gönderilirdi Önceden, ilk defa kıspet giyilişinde Kispet Giyme Töreni yapılırdı. Kıspet giyen, ateşten gömlek giymiş sayılırdı, artık o pehlivan, kıspetin hakkını vermeye, tam bir alperen gibi davranmaya, haktan, adaletten, ahlakın en güzelinden ayrılmamaya mahkumdu, eğer ayrılırsa güreşten men edilirdi. Yenecek, rakibi kalmayan pehlivanlar, kıspetlerini asılmak üzere Kâbe'ye gönderirlerdi. Bu, "Ya Rabbi, senin verdiğin güç, akıl, çalışma, cesaret gibi nimetlerle, yenmediğim insan kalmadı, ancak, ben senin aciz bir kulunum. Kulluğum nefsime değil, sanadır. Beni nefsime kul olmaktan, onun azgınlıklarından koru." demektir. Kurtdereli Mehmet Pehlivan'ın kıspetini Kâbe'ye gönderdiği söylenmektedir. 644 yıllık Kırkpınar tarihinde, 26 yıl üst üste başpehlivanlık birinciliğini kazanan ve Sultan Abdülaziz Han'ın da başpehlivanı olan Aliço, kırılması imkansız bir rekorun sahibidir. Gerçi bu 26 yıl kesin değildir, çünkü, Aliço ile aynı zamanda Arnavutoğlu, Şamdancıbaşı İbrahim Pehlivanlar gibi Aliço'yu yenebilecek pehlivanlar vardı. Onu 18 yıl ile çırağı Adalı Halil takip etmektedir. Adalı Halil'in 18 yıllık başpehlivanlığı da kesin değildir, söylentidir, çünkü Balkan Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı sebebiyle en az 11 sene Kırkpınar'a ara verilmiştir. Osmanlı mülkünde, Fransa ve ABD'de yaptığı güreşler ve haliyle, korkunç gücü ve ustalığı yanında, cesaret ve karakteriyle Batılıları kendine hayran bırakan, Türk gibi güçlü sözünü söyleten ve 1898 yılında, Atlas Okyanusu'nun mavi sularında ebedi güzelliklere kavuşan Koca Yusuf, güreşimizin son alperenlerindendi. Yalnızca güle yenildi Bu satırların yazarına, Koca Yusuf'un hayatını roman şeklinde Türkiye Gazetesi'nde tefrika ettikten sonra, Bab-ı Ali Kültür Yayıncılık'ın büyük desteğiyle kitap halinde bastırmak nasip oldu. Cihanı Titreten Türk Koca Yusuf - Yalnızca Güle Yenildi ismiyle hayatı kitap haline getirilen Koca Yusuf'un güle nasıl yenildiğini, gerçek pehlivanın kim olduğunu, yağlı güreşin niçin yapıldığını, Kırkpınar'ın ne anlattığını merak edenler söz konusu kitabı, 0 212 454 21 65 nolu telefondan temin edilebilir. Yazar arkadaşımız Muammer Erkul makalesinde, Koca Yusuf'un hayatının roman tarzında anlatıldığı "Cihanı Titreten Türk Koca Yusuf-Yalnızca Güle Yenildi" isimli kitabımızla ilgili, "Efendi kimdir, kahraman nasıl olur, hangisi adam gibi adamdır; artık bilinemediği, gerçek hikâyelerle uyduruk öykülerin bir birine karıştığı, akılların dolaştığı zamanımızda, Koca Yusuf ve benzeri kahramanların hayatları örnek olarak, ders olarak elbette okunmalı, okutulmalı ki, bu; sahte kahramanların maceralarından faydalıdır. Şuna inanırım: Koca Yusuf'un hayatını Kırkpınar yağlı güreşleri için Sarayiçi'ne gelenlere bilet olarak satmak... Kispet giyip çayıra çıkan bütün güreşçilerin boynuna madalya olarak takmak... Ve dahi; büyük ödül niyetine başpehlivanlara bu romanı takdim etmek lazım!.." diye yazmış. ------ Yarın: Meydan gençlere kaldı

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.