Gazi Osman Paşa, Rus Ordu Başkomutanı'na yazığı cevabı Fransızca mektubu Kazakların ellerine vererek yolladı: "Plevne Umumî Karargâhı, 12 Kasım 1877 İmparatorluk Altesleri'nin tarafıma göndermek lütfunda bulundukları 30 Ekim 1877 tarihli mektubu aldım. Emrim altındaki Orduy-u Hümâyûn, her vesilede gücünü ve mukavemet kudretini isbat etmiştir. Bugüne kadar yapılan muharebelerin hepsini askerim kazanmıştır. Bu sebeple, beyan buyurduğunuz gibi, Majeste Çar, hassa kolordusu ile humbaracı kolordusunu, yani Rusya'nın en seçkin iki birliğini Plevne önüne yollamak zorunda kalmışlardır. Gorni Dübnik ve Telis'in düşmesi, buradaki kuvvetlerimin esir alınması, bütün ulaştırma yollarımın kesilmesi, ordumu teslim etmem için kâfi sebebler değildir. Birliklerimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur ve Osmanlı ordusunun şerefini savunmak için gereken her şeyi henüz yapmış oldukları kanaatinde değillerdir. Bugüne kadar imanımız ve vatanımız için, kanımızı seve seve döktük. Teslim olmaktansa, daha fazlasını vermeye hazırız. Dökülen kanların mes'uliyetine gelince, bu mes'uliyet, dünyada ve âhirette, bu harbi kışkırtmış ve bugünlere getirmiş olanlara aittir. İmparatorluk Altesleri'nden, hürmetlerimin kabulünü istirham ederim. Gazi Osman Paşa Plevne Ordusu Kumandanı" Kasım 1877'de Tuna boylarında, Balkanlar'ın kuzeyinde ve Plevne'de kış şiddetini arttırdı. Türk tabyaları çevresinde nöbet 4 saatten 2 saate, sonra sâdece bir saate indirildi. Bir saat nöbet bile feci idi. Nöbetçiler, 1.5 metre derinliğinde bir çukurda vücûdu donarken, başları siperden dışarda, buzdan soğuk rüzgâra karşı bekliyorlardı. Hava -10 derece idi. Bu soğuğa karşı asker, gittikçe daha yetersiz gıda alıyordu. Rus bombardımanı, her gün bir kaç saat, bazen de geceleri Plevne'yi doğruyordu. Askerler güllelerin fazla etkili olmadığı tabyalarda idiler. Onun için top mermileri, daha çok sivillere ve hastahanelerdeki yaralı ve hastalara zarar veriyordu. Birkaç dakika ara ile Rus muha?sara toplarının büyük gümbürtüsü geliyor, arkasından tren katarı gibi yaklaşan mermiler ve güllelerin, havada yol aldığı görülüyor, hemen sonra da patlamanın ve yıkılan duvarların sesi duyuluyordu. Bombardımanın başlamasıyla birlikte, Kara Ahmet ve Kırk Kanat ekibi hemen Plevne içine yayılarak, sivillere en yakın tabyaya sığınmalarını söylüyorlardı. Haber için koştururken düşen güllelerle şehit oldukları için Ahmet'in Kırk Kanat ekibi 20 kişiye düşmüştü. Çocukların hayatta kalanları da hasta veya güçsüzdü... Ahmet, bir türlü ekibini tekrar 40'a tamamlayamıyordu, çünkü görev vereceği çocuk kalmamıştı. Bazen sokakta patlayan mermi, birkaç kadınla çocuğu parçalıyordu. Bombardıman başlayınca Türk ve Bulgar halkı, cami ve kiliselere sığınıyorlardı. Oralarda döşekleri, tencereleri ve her şeyleri vardı... Her ev, hissesine düşen yaralı ve hastayı barındırıyordu. Zîrâ artık hastahâneler yaralı ve hastalara yetmiyordu, ilâç ve sargı bezi tükenmişti. Ölülerin gömleklerinden sargı bezi kesiliyordu. Hastalık ve bombardımandan her gün o kadar ölen oluyordu ki, artık ölene acıma duygusu yok olmuş gibiydi. Sivil halk, gıdasızlıktan avurtları çökmüş, gözlerinin feri kaçmış, oradan oraya koşuşuyordu. > Devamı var