Kırkpınar başpehlivanını bekliyor -166-

A -
A +

Yusuf, gönlündekini, tecrübe ve danışmalar sonucu aklının işaret ettiğini hocasına söyledi: -Ustam, ben kararımı verdim. Hâlâ aynı düşüncedeysen, beni çırak almak istiyorsan, severek size çıraklığı kabul ediyorum. İnşallah yüzünü kara çıkartmam. Müsaade ederseniz elinizi öpeyim. Yusuf, ustasının elini öptü. Yusuf'un davranışı, ona çıraklığı kabul edişi Pomak Osman'ı çok duygulandırmıştı. Gözleri yaşardı. Farkettirmemeğe çalışarak elinin tersiyle gözyaşını sildi. Yusuf'un sırtını sıvazladı, alnından öptü: -Evladım. Beni sevindirdiğin, sevinçten ağlattığın gibi Yüce Mevlam da iki cihanda seni sevindirsin. Elhamdü lillah yüce Mevlam dualarımı kabul etti. Bana aslan gibi bir çırak ve evlad nasip etti. Sen de bu terbiye ve gayret varken ikimizin yüzünü de kara çıkartmazsın. Allahü teala, seni yetiştiren, terbiye eden ana-babadan, hocalarından ve ustalarından razı olsun. Ustasının sözleri, Yusuf'u da duygulandırmıştı, onun da gözleri yaşardı. Usta çırak, birbirlerinden gözyaşlarını gizlemek için başlarını eğdiler, dikkatle ve sessizce başaltındaki diğer güreşi izlemeğe başladılar. Zaten gönüllerin konuştuğu yerde, söze ne hacet vardı. Başaltında güreşen diğer Pomak pehlivan, arkadaşının yenildiğini görünce güreşini hızlandırdı. Aldığı bir çaprazla rakibini ayaktan budayıp, çaprazda rakibini sürerken diz ile kalça arasında yakalayıp yüklenip açık düşürerek yendi. Bunun üzerine, Pomak Osman, yeni çırağı Yusuf'a yapacağı güreşle ilgili öğütlerini vererek, "Evladım. Yine acele etme. Bu rakibin ötekinden de usta. Güleşe girmek için acele etme. Bırak o sabırsızlansın, acele etsin, o zaman açık verir." dedi. Galip pehlivan, bir müddet dinlendikten sonra, başaltı birinciliği için Yusuf'la karşı karşıya geldiler. Yusuf, ustasının tavsiyesi üzerine pek güreşe girmedi. Rakibi de güreşe girmeyince, ortaya tatsız tuzsuz bir güreş çıktı. Yarım saat kadar güreştikten sonra, vakit ilerlediği, kalan sürede ancak baş güreşler yapılabileceği için güreşlerini berabere ayırdılar. İki sarı lira altını ödülü ikisi arasında paylaştırdılar. Cazgırın, "Başpehlivanlar, koç yiğitler, ermeydanına" ünlemesiyle başpehlivanlar, başta Aliço ve Pomak Osman olmak üzere yağ kazanının başına doğru yürüdüler. Onlarla birlikte meydanı bir heyecan dalgası kapladı, alkış, teşvik, hayranlık sesleri yükseldi, gönüller pır pır etmeğe, göz pınarları akmağa başladı: -Heyy bre Aliço var mı dünyada bir eşin? -Maşallah deyin yiğitlere. -Haydi Osman Pehlivan. Bu sefer Aliço'ya dur de. Başa, sekiz pehlivan soyunmuştu. Pomak Osman, başpehlivanların vücutça en ufağı, Aliçoysa en irisiydi. Aliço ve Pomak Osman fazla zorlanmadan, ikişer rakip yenerek son güreşte karşı karşıya geldiler. Son güreş için iki pehlivanı yanına çağıran Cazgır Sadık Usta, önce pehlivanları tanıttı: Buna derler Aliço, Plevneli'dir, Kırkpınarın yıllardır bir tanesidir.. ....... Buna derler, Pomak Osman, Rakiplerinin hali hep duman ...... Tanıtmadan sonra, cazgır duasını okuyarak, Allah Allah sesleri ve salavatlarla ermeydanına saldı. Davullar cenk havasını vurmağa başlamıştı. > Devamı var

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.