Yusuf, çaresizdi. İçeri, kuleye nasıl girecekti. Bir Tosun Bey'e, bir Nadya'nın arkadaşına baktı: -Anahtar! Anahtar nerde? İçeri nası gircez? Tosun Bey de çaresizdi. Nadya'nın arkadaşı heyecanla konuştu: -Anahtarlar, baş papazın üstünde olmalı. Yusuf, hemen atıldı: -Papaz mı, nerde? Kadın cevap veremedi: -Bilemem. Yusuf'un imdadına Tosun Bey yetişti: -Köyün girişindeki siperde bir papaz üldürüldü. Elbisesi çok süslüydü, o olabilir. Yusuf, hemen fırladı. Sipere nasıl ulaştığını bilemedi. Papazı buldu, siperin içinde boylu boyunca yatıyordu. Bulgar komitacılar, kale gibi siper yapmışlardı, ancak, Tosun Bey ve adamları karşısında dayanamamışlardı. Yusuf, atıldı, telaşla, papazın ceplerin karıştırdı, anahtarları bulmuştu. Birden fazla anahtar vardı. Anahtarları alan Yusuf, kilisenin yanına koştu. Kilise alev alev yanıyordu. Yusuf, merdivenlere atıldı. Göz gözü görmüyordu. Merdivenler taştan olduğu için tutuşmamıştı. Hızla, kuleye tırmandı. Kule'nin balkonuna ulaştı. Anahtarları cebinden çıkardı. Birinciyi denedi kapıyı açmadı. Aceleden anahtarı deliğe yerleştiremiyordu. Üçüncü anahtarla kapıyı açtı. Oda duman içinde kalmıştı. Kilise'den odaya açılan havalandırma delikleri odayı dumana boğmuştu. Kapıyı açmasıyla beraber, dumanlar dışarı çıkmağa başladı. Yusuf, seslendi: -Nadya! Nadya! Ben Yusuf! Needesin? Ancak, cevap yoktu. Yusuf tekrar seslendi: -Bre Nadya! Benim! Yusuf. Duvarlar sağırdı, Nadya'dan cevap yoktu. Bu arada, kapının açılmasıyla duman biraz dağılır gibi olmuştu. Yusuf, köşede bir karaltı gördü. Koştu, Nadya, yerde boylu boyunca yatıyordu. Hemen kucakladı ve kulenin balkonuna çıkardı. Oradan da merdivenlere. Nadya, belli belirsiz nefes alıyordu. Başka, zaman olsa, yabancı bir kadına eli dokununca ne yapacağını şaşıran Yusuf, şimdi hiçbirşeyin farkında değildi. Merdivenlere koştu. Kule merdivenlerinin kiliseye açılan yerine geldiğinde dondu kaldı. ¥ DEVAMI YARIN