Meydan dalgalanmıştı

A -
A +

İbrahim Pehlivan Yusuf'a sordu: -Te be Yusuf, Hergeleci İbram Pelvanla hiç karşılaştın mı? -İbram agam, duymuşluğum vardır, hiç karşılaşmadım. -Koz yatağındaki güreşe katılacakmış. O seni tanıyor. -Tanıyor mu nereden? -O da Deliormanlı. Senden üç-dört yaş küçük. Şu anda 22 yaşlarında olmalı. Razgırad'ın Ezerce Köyü'nden. Fakir olduğu için, köyündeyken, vahşi atlara çobanlık yaptığı için hergeleci diye anılıyor. Urus Harbi'nden önce, 1876'nın sonbahar günlerinde Torlak Köyü'ndeki güreşte senin Torlaklı Deli Hafız'ı yendiğinde o da deste boyda birinci olmuş. Torlaklı Hafız, ustası. Urus Harbi'nden sonra ustasıyla birlikte İstanbul'a göç etmişler. Yusuf, Torlak köyü deyince, bir anda 9 yıl öncesine gitti. Torlaklı Hafız'ı kendi köyünde yenmiş, köylülerinin Torlaklı Hafız için koyduğu 5 altınlık ödülü, ustasıyla sona kalarak paylaşmıştı. O zaman deste boyda fırtına gibi esen 13-14 yaşlarındaki fidan gibi boylu esmer çocuğu hatırlamıştı. -Hatırladım be İbram agam. Bundan 9 yıl önce, Torlak Köyü'nde görmüştüm. Kuru, ince uzun bir çocuktu. O zaman, böyle ince uzun birinden güleşçi de olur mu diye dudak bükmüş, güreşlerini görünce de çok şaşırmıştık. Yusuf, İbrahim Pehlivana Torlak Köyü'nde ve daha öncesinde ustası Kel İsmail Pehlivan yaptığı güreşleri, Kızılcıklı Köyü'deki güreşini, anlattı. İbrahim Pehlivan, Yusuf'un hiç beklemediği bir sual etti: -Te be Yusuf, Kızılcıklı Köyü'nde bize bahsetmediğin başka şeyler de olmadı mı? Yusuf, şaşırdı: -Başka şeyler mi İbram agam. Çıkaramadım. İbrahim Pehlivan güldü. -Yörük kızından güllü mendil içinde gelen kömürden bahsetmedin. Yusuf, kızgınlıkla Filiz'e döndü, Filiz durumu anladı: -Vallahi de billahi de Yusuf agam, ben o konuda bir şey anlatmadım. Filiz ve Yusuf, arasındaki diyalog, İbrahim Pehlivan'ın çok hoşuna gitti, doyasıya güldü: -Te be Yusuf Pelvan. Filiz bir şey sülemedi. Kuşlar süledi kuşlar. Neyse gelelim Hergeleci İbram'a. Yusuf, gülüm, bu İbram. Çok zorlu çıktı ba. İstanbul'da yenmedik pelvan bırakmadı. Cin gibi bir şey. Fazla kilolu değil. 80-85-kilo ancak çeker. Selvi gibi bir pelvan. Ama kilosuna aldananları çok fena çarpıyor. Yusuf'u, İbrahim Pelvanın söyledikleri pek tatmin etmemişti, onun gözünde hâlâ 9 yıl öncesinin deste boyunda güreşen Hergeleci İbrahim Pehlivan vardı: -A be İbram agam. Madem o kadar usta pelvan da. Niçin Kırkpınar'a gelmedi, pelvanlığını orada görseydik. İbrahim Pehlivan, Yusuf'un Hergeleciyi ciddiye almadığını anladı: -Fakirlik ve gariplik be Yusuf'um. Urus Harbinden sonra İstanbul, Urumelinden gelen macırlarla doldu taştı. Bu garip İbram da senelerce boğaz tokluğuna çalıştı. Bir sene kadar önce Abdülaziz Han gibi güleşçileri çok seven Prens Abbas Halim Paşa, onu himayesine aldı. Garibin midesi et görünce kendine geldi. Meydanlarda fırtına gibi esmeğe başladı. Müthis oyunbaz bir pehlivan. Nice yıllar güreş yaptım, bazen hiç görmediğim, duymadığım oyunları yaptığına şahit oldum. Güreş sohbetine devam ede ede, Koz Yatağına geldiler. Cuma vakti gelmişti. Cumaya kılıp güreş yapılacak çayıra geldiklerinde, burasını mahşer meydanı gibi buldular. İğne atsan yere düşmezdi.. Yusuf ve dev gibi cüssesiyle Filiz Nurullah, ellerinde kıspet zembilleriyle meydana girdiklerinde, meydan şöyle bir Karadeniz gibi dalgalandı. Bütün gözler, Yusuf ve Filiz Nurullah'taydı. Ağa çadırına doğru giderlerken, "Hoj geldiniz pelvanlar" sözleriyle birlikte fısıltı rüzgarı da onları takip etti: -Ya hu kim bu dev pelvan? -Abe kim olcak, Koca Yusuf'un çırağı Filiz Nurullah. -Şimdi bu koca dev, yanında cocuk gibi kalan pelvanın çırağımıy mış? -Demek, Aliço'dan Kırkpınar başpelvanlığını alan Koca Yusuf bu ha? -Son güleşte Aliço'nun çırağı Adalı'yı da duman etmiş. -Bakalım bizim Hergeleci karşısında ne yapcak? -Şu Filiz, bir oturuşta üç kuzuyu yiyormuş? DEVAMI VAR

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.