Suriye'de entegrasyon olmazsa ne yapılacak? Bakan Fidan'dan 'SDG planı' açıklaması
Terör örgütü PKK'nın kendisini feshetmesi ve örgütün Suriye kolu olan YPG/SDG'nin 10 Mart mutabakatına rağmen Şam'a entegrasyonu kabul etmemesi sonrası gözler Ankara'nın alacağı reaksiyona çevrildi. SDG'nin entegrasyonu ve başarısız olması halinde ne yapılacağına dair konuşan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan "Biz zayıf olduğumuz için değil, iyi olmak istediğimiz için iyi davranıyoruz. Gücümüz, kuvvetimiz var. İdeolojik bir mücadelen varsa gelip siyaset yapacaksın. Silahla yoluna devam edersen silahla karşılık bulursun" dedi.
- Fidan, SDG'nin Şam'a entegre olmaması durumunda Türkiye'nin harekete geçebileceğini söyledi.
- Fidan, ABD'nin İsrail üzerinde daha fazla baskı yapması gerektiğini savundu.
- Fidan, Türkiye'nin Gazze'de İsrail'in saldırılarını önlemek istediğini belirtti.
- Fidan, CAATSA yaptırımlarının kaldırılmasını istediğini ifade etti.
- Fidan, Rusya-Ukrayna savaşında ateşkes için arabulucu rolü oynamayı teklif etti.
- Fidan, Ukrayna'da anlaşmanın referandumla yürütülebileceğini öngördü.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye’nin dış politika gündemindeki güncel gelişmeler ve bölgesel meseleler başta olmak üzere önemli başlıklara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Fidan, TVNET'te katıldığı canlı yayın programında 'terörsüz Türkiye süreci ile Suriye'deki terör örgütü SDG'nin Şam'a entegrasyonuna dair açıklamalara yer verdi.
"SDG İSRAİL'DEN GÜÇ ALIYOR"
SDG'nin Şam ile imzalanan 10 Mart Mutabakatı'na uyması gerektiğini vurgulayan Bakan Fidan "SDG, İsrail'den kesinlikle cesaret alıyor. Bu yeni değil hep böyleydi. SDG hiçbir zaman muhalefetle Esad'a karşı hareket etmedi. ABD'nin biraz daha İsrail üzerinde baskı kullanması gerekiyor. SDG artık DEAŞ bahanesiyle süreci uzatmamalı" dedi.
ENTEGRASYON OLMAZSA ANKARA'NIN PLANI NE?
Bakan Fidan, SDG'nin Şam'a entegre olmaması durumunda Türkiye'nin alacağı pozizyona ilişkin "Biz zayıf olduğumuz için değil, iyi olmak istediğimiz için iyi davranıyoruz. Gücümüz, kuvvetimiz var. İdeolojik bir mücadelen varsa gelip siyaset yapacaksın. Silahla yoluna devam edersen silahla karşılık bulursun" şeklinde konuştu.
Bakan Fidan'ın dış politika, küresel ve bölgesel meselelere dair açıklamalarından öne çıkan satır başları şöyle:
2025 YILINDA TÜRKİYE'NİN DİPLOMASİSİ!
En önemli gündem maddemiz Gazze. Gazze'de anlaşma sağlandı ancak İsrail birçok kez ihlal etti. Türkiye kendi güvenlik alanını koruyan ancak dostlarına güven veren bir politika izledi. ABD, eski politikalarını sorguluyor. Avrupa, Amerika, Transatlantik ilişkilerinin artık eskisi gibi olmayacağının farkındaydık. Çin'le rekabetin merkezde olması, Güney Asya Çin denizindeki ulaştırma koridorlarının hayati önem oluşturuyor olması da ABD için bir NATO'vari, Çin'e karşı bir blok arayışı içinde olduğunu görüyoruz. Türkiye olarak bütün gelişmeleri risk analizleri yaparak inşallah yolumuza devam edeceğiz. Gazze'deki kırılgan ateşkes sürecinin ikinci kısmına geçilmesi, tekrar soykırıma dönmemesi önemli. 2026'da İsrail yayılmacılığının devam etmemesi önemli. Bu konular bizim için meşguliyet alanı olmaya devam edecek. Akdeniz'deki, Balkanlar'daki, Sahel'deki konular bunları yakından takip etmeye devam edeceğiz. Öteden beri işaretlerini aldığımız bir diğer konu ticari rekabetin bir süre sonra sıcak savaş getirme riskini taşıyor olması. Ülkelerin sistemlerinin uyumlaşmamasından dolayı ticari rekabetin ortaya çıktığını görüyoruz. Gücümüz var kuvvetimiz var irademiz de var ama biz iyi olmak istediğimiz iyi davranıyoruz.
DEVRİMİN YILDÖNÜMÜNDE SURİYE
"Suriye'de, İran'da, Irak'ta bölgedeki bütün ilişkilerimizde bu durum bizi şeffaf olmaya itiyor. Suriye'de 2024 18 Aralık'tan bu yana atılan birçok adım var ama görülemiyor. Sezar Yasası daha yeni kalktı.
Cumhurbaşkanımızın, bölge liderlerinin çok büyük rolü var. Suriye'de şu an yapılan müşterek çalışma keşke dünyadaki bütün konulara da örnek olsa. Suriye'de yapılan yatırımların yavaş yavaş hayata geçtiğini görüyoruz. Suriye'de düzen kurmak için uluslararası kelepçeleri kırmak gerekiyor.
Haritaya baktığınız zaman Türkiye'nin coğrafi devamı. İlk önce ülkedeki dengelerin yerine oturması gerekiyor. Bunun başında ülkedeki silahlı grupların bir komuta altında toplanması, ulusal orduya bağlanmasıydı.
Burada en büyük yardımı ve fedakarlığı da Türkiye yaptı. Türkiye'nin sürekli destek verdiği muhalif güçleri, ulusal orduya doğru katılmaya teşvik etmesi ve bunun hemen gerçekleşmesi, ülkedeki Esad'a karşı direniş gösteren çok farklı siyasi grupları bir komuta altında bir araya getirdi. Bu belki çok takdiri yapılmamış çok önemli bir konu.
İsrail'in bölgeye yönelik bir dizaynın zihninde olduğu inkar edilemez. Netanyahu ve ekibinin ortaya koyduğu politika. Bunu Lübnan'da, Gazze'de, Batı Şeria'da, İran'da da görüyoruz. İsrail'in kendi güvenlik algısını başkalarının güvensizliği üzerinden oluşturmasına yönelik bölgesel politikası var. Bu böyle olduğu sürece komşu ülkelere yönelik müdahalesi devam edecek gibi görünüyor. Atılması gereken adımlar var bununla ilgili gerekli çalışmaları yapıyoruz.
ABD'nin burada son derece önemli bir rol oynaması gerekiyor. Trump yönetimi hem Gazze'de hem Suriye'de iki tane konuyu üstlendi. Gazze'deki barış anlaşmasının üstleniciliğini yaptı bizimle beraber, ve bizi de önceleyerek, Cumhurbaşkanımızı defalarca destekleyip överek Suriye'deki sürece destek verdi.
"ABD İSRAİL'E BASKI KURMALI"
ABD'nin biraz daha İsrail üzerinde baskı kullanması gerekiyor. SDG, İsrail'den kesinlikle cesaret alıyor. Bu yeni değil hep böyleydi. SDG hiçbir zaman muhalefetle Esad'a karşı hareket etmedi. Esad'ın gitmemesi konusu sadece Rusların, İran'ın istediği bir konu değildi. İsrailliler de gitmesini istemiyordu. Dolayısıyla İsrail'in etkisi altında tuttuğu ABD'li politikacılar da bu noktaya gelmişti. SDG artık DEAŞ bahanesiyle süreci uzatmamalı.
YPG'den Suriye'de saldırı! Terör örgütü Halep'te 1 sivili öldürdü
TERÖRSÜZ TÜKRİYE SÜRECİ VE SDG SORUNU!
SDG artık DEAŞ bahanesiyle süreci uzatmamalı. Çünkü burada altını çiziyorum sadece Suriye'nin güvenliğiyle alakalı bir durum yok. Bu Türkiye'nin de güvenliğiyle alakalı. İdeolojik bir mücadelen varsa gelip siyaset yaparsın silahla yoluna devam edersen silahla karşılık bulursun. Terörsüz Türkiye süreci şeffaf ve iyi bir şekilde ilerliyor. Özellikle toplumsal barış adına tarihi bir fırsat bizim için önemli. Bunun daha da derinleştirilmesi, ilerletilmesi, burada Cumhurbaşkanımızın büyük bir siyasi olgunluk ve liderlik göstererek bu süreci kabullenmesi ve burada hayır ve iyilik araması önemli. Bunun arkasında Meclisimizin ve halkımızın desteği var. Herkes Türkiye'den beklenen adımları ifade ediyor ama örgütün kendi adımlarına ilişkin bir ifade duyamıyoruz.
GAZZE'DEKİ GÖREV GÜCÜ VE TÜRKİYE'NİN ROLÜ!
Konu Türkiye'ye gelince 'biz çekinceliyiz' diyorlar. Çalışmalar devam ediyor. Önceliğimiz İsrail'in saldırılarını önlemek. Bizim isteğimizi biz içinde olalım veya olmayalım İsrail'in Gazze'deki işgalini sona erdiren bir gücün bir an önce oraya gitmesi. CAATSA'dan kurtulursak bir numaralı kazançlarımızdan biri olacak. Onun dışında çok çeşitli kalemlerde tıkanan konularımız var o konuların da hallolması gerekiyor. Bizim kendi yerliliğimizi zirveye taşıtan döneme kadar yaptırım alanlarını Avrupa'dan da ABD'den de kaldırmamız lazım. Kanada'dan yaptırımları kaldırdık. CAATSA'nın kaldırılması konusunda da iradeler var. 2026'da CAATSA'nın kaldırılacağını öngörüyorum.
RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI
Cumhurbaşkanımızın savaşın başından bu yana durduğu yer belli. Sayın Putin ateşkes konusunda istekli. Her iki taraf da ne istediğini ne istemeyeceğini açıkça söylüyor problem tarafların ne isteyip istemedikleri arasındaki uyumsuzluk. Tam da burada arabulucuya ihtiyaç var. Cumhurbaşkanımız, Sayın Putin'le yaptığı görüşmede dile getirdi. Bu endişeyle takip ettiğimiz bir konu Biz iki alanda özellikle anlaşma yapılmasını talep ediyoruz. Kapsamlı bir topyekun ateşkes ve bir barış anlaşması olmayacaksa iki alanda, enerji alanlarının vurulmaması ve Karadeniz'deki seyrüsefer emniyetinin sağlanması konusunda kısıtlı bir anlaşma yapalım. Öyle gözüküyor ki konu, belli oranda Ukrayna’da seçimlerle ve referandumla sonuçlanacak. Özellikle bu anlaşmanın içerisindeki belli konular, referandumla ancak hayata geçebilir. Siyasi liderin tek başına altına imza atmak istemeyeceği bir durum olabilir.
