Osman Paşa devrilmişti

A -
A +

Gazi Paşa, ateş emrini vermek üzere olan süvarilerin kumandınana seslendi: -Oğlum. İndirin silahları. Tanıdığımdır, korkacak bir şey yoktur. Kumandan, emretti, süvariler silahlarını indirdi. Padişah ve halk büyük bir şaşkınlık içindeydi. Kimdi bu deli gibi Paşa baba diye bağırarak koşan. Çok acil durumu biraz olsun normale çeviren Gazi Paşa, Padişaha döndü çok mahcuptu: -Sultanım... densizliğim için bağışlayın. Çok acil bir durumdu. İzninizi alamadan duruma müdahale etmek zorunda kaldım. Padişahın şaşkınlığı sürüyordu: -Ne bağışlaması Gazi paşam. Sizi bilmez miyim? Çok acil bir durum olmasaydı müdahale eder miydiniz? Lütfen merakımı bağışlayın... kimdir bu delikanlı? Padişahın cevabıyla rahatlayan Osman Paşa, gülümsedi, güneş doğarcasına: -Sultanım. Yüce Mevlamın işlerinin hikmetinden sual olunmaz. Az önce size bahsettiğim Kara Ahmet. Padişah daha fazla şaşırdı: -Ahmet mi? Şu Kırk Kanatlı Reisi Ahmet mi? Kocaman delikanlı olmuş. Osman Paşa, Padişahın Ahmet'i, Kırk Kanatlı Reisi diye hatırlamasına sevindi, işin en zor kısmı aşılmıştı: -Evet efendim o. Dile kolay o günden bugüne onyedi sene geçti. Geçen seneler... Ahmet'i delikanlı, bu garip paşanızı da sakallarına kar yağmış, padişah huzurunda Ahmet diye bağıran bir ihtiyar yaptı. Osman Paşa'nın sözleri, Osmanlı Padişahı İkinci Abdülhamid Han'a, böyle bir gönül dostuna sahip olmanın güzelliğini bir daha yaşattı: -İki cihanda aziz olasın, Gazi Paşam. Yeri gelince bağırmak... sesini cihana, hem dosta, hem de düşmana duyurmak lazım. Bağırmakla ne güzel yaptın. Hem seni, hem beni bir ömür boyu boynu bükük bırakacak istenmeyen durumdan kurtardın. Hele getir şu deli oğlanı da tanış olalım. Gazi Paşa, Padişahın, en çok Yunus Emre dilince konuştuğu, gönlünce duyduğu hallerini severdi. Paşa, "Emredersin Sultanım" diyerek Saltanat arabasından indi. Selam vaziyetinde şaşkın şaşkın kendisine bakan Ahmet'e doğru ilerledi. Osman Paşa, bilemedi...ikinci seferdir kendisine olan aşırı sevgisi sebebiyle ölümle burun buruna gelen bu Plevne yadigarına kızsın mı yoksa darılsın mı. Ama ikisini de yapamadı. Gönlünde, Ahmet isimli gülün dallanıp budaklandığını, bütün gönlünü kuşattığını hisseti ve gönlünün sesine uydu: -Gel bre Deli oğlum gel. Osman Paşa'nın "Gel bre deli oğlum gel" iznini duyan Kara Ahmet, tıpkı zincirinden boşanan bir aslan, yüce dağın zirvesinden kopan bir ulu kaya gibi mekanından "Paşa bubam" diyerek fırladı. Bendini yıkmış sular gibi çağlayarak geldi. Senelerdir babasına hasret sekiz yaşındaki bir çocuk gibi Gazi Osman Paşa'yı kucakladı. Ahmet, hasrette sekiz yaşındaki bir çocuk, ancak, kuvveti, 24 yaşındaki bir gencin hem de pehlivan kuvvetiydi. Bu kuvvete yüklenmiş hasret ateşine, Gazi Osman gibi Plevne kahramanı da dayanamadı. Ahmet ile birlikte yere yuvarlandı. Yere düşmesiyle birlikte Ahmet, yaptığı yanlışın farkına vardı. Ne yapmıştı, koca Paşayı kucaklamış, yere düşürmüştü. Yakışanı, yanına edeplice yaklaşıp elini öpmekti, işte yine duracağı yeri bilememişti. Paşayı bıraktı, hemen ayağa fırladı. Esas vaziyette selam durdu: -Affedin paşa babam. Onaltı yıllık hasretime verin. > DEVAMI VAR

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.