Hocasının, Kel Mehmed'in büyükortada güreşmesi sebebiyle bu boyda güreşmesine müsaade etmemesi, Yusuf'un bütün neşesini kaçırmıştı, hocasına karşı, "Peki" demekten başka birşey diyemedi, ancak hocasının güreşteki gelişmesinin tam olarak farkında bulunmadığı düşüncesine kapıldı. Dursun Pehlivan, Yusuf'un içinde bulunduğu ruh halini farketmişti: -Evladım! Sabret, vakitsiz bir üst boyda güleşirsen ezilirsin. Sen Deliorman'da, ermeydanında güleşmeyi bu kadaa kolay mı saniyersin? Buradaki büyükorta pehlivanları, başka yerlerdeki başpehlivanlar ayarındadır. Hadi şimdi git güleşini yap. Allah, yardımcın olsun. Hasmından korkma. Ama üürettiim gibi bırak ilk hamleyi hasmın yapsın. İkinci hamleyi sen yap. Soora oyunları peş peşe yaparak sonuca git. Yusuf, hocasının "Hasmından korkma" sözüne bozulmuştu. O, dev olsa yine hasmından korkmazdı. "Hasmını küçük gürme" diseydi daa yakışık alırdı diye düşündü, ama düşündüklerini söylemedi, "Peki hocam" deyip meydana yürüdü. Yusuf'tan başka, yedi pehlivan daha vardı. Cazgır, Yusuf'u, kısa boylu, enine geniş bir gençle eşleştirdi. Pehlivanlar, cazgırın duasını bitirmesinden sonra davul zurnanın çaldığı güreş havasıyla birlikte meydana yürüdüler. Peşrev çıkarmağa başladılar. Davul zurnanın vurduğu Rumeli havasıyla coşan, Deliormanlı ak sakallı amca, yanındaki gence, "Evlat, Rumeli güleş havası, Deliorman, Plevne, Filibe, Üsküp, Rodoplar, Trakya, Batı Anandolu ve Kırkpınar'da çalınır. Estergon'u durak yeri yapan akıncı serdengeçtilerinin içli duygularını yansıtır. Anadolu havası dediğimiz havalarda da, orta, doğu, kuzey, güney ve güneydoğu Anadolu'da çalınan Köroğlu ile Sepetçioğlu çeşitlemeleri çalınır. Bunlar, Rumeli havalarına göre daha hareketli, daha gürültülü ve coşturucu bir ritim ile çalınır. Kastamonu yöresinde uşşak makamı ile güleş tutulur. Bu yörenin güreşçileri, Rumeli ve Köroğlu havası ile güreşemezler." şeklinde büyük bir heyecanla bilgi veriyordu. Yusuf, peşrev sırasında, keklik gibi seke seke yürüyordu. Yürümüyor, sanki uçuyordu, Kollarını açtıkça, avının üzerine çöreklenen bir kartalı andırıyordu. Seyredenler, maşallah demekten kendilerini alamadılar: -Abe kim bu delikannı? Epten de güzel peşrev çıkarıyeri. -Karalar'dan İsmeyil Ağa'nın evladı Yusuf. -Maşallah diyin be kızana! Peşrev biter bitmez Yusuf ve hasmı birbirlerinin sırtlarını sıvazlıyarak helalleştiler ve güreşe girdiler. Hasmı Yusuf'un boyunun uzun olmasını fırsat bilip hemen tekten dalıp bir ayağını kapmak istedi. Fakat Yusuf, hasmının ne yapmak istediğini daha önceden sezinlediği için, rakibi ileri eğilince ustasının öğrettiği gibi bir elense çekip yüzü koyun yere düşürdü ve şak kündesiyle, bir elini arka taraftan rakibin bacakları arasından sokarak kasnağı, kispetin bel kısmını ön taraftan yakaladı ve diğer elle ensesinden bastırarak hemen aşırıp yeniverdi. Devamı var