Türke haddini bildir

A -
A +

Çok hoş bir tesadüf, Yusuf'un Paris'teki ilk güreşi, 22 Mart Cuma'ya, Müslümanların bayram kabul ettikleri, her hayırlı işe başladıkları güne rast geliyordu. Yusuf'un karşısına çıkacak Fenelon, Fransa'nın en teknik güreşçisi olarak tanınıyordu. Tekniğiyle, Koca Yusuf'un acı kuvvetine karşı koyar, onu teknikle yener deniyordu. 22 Mart 1895 akşamı, Foli Berjer gösteri merkezi önü ana baba günüydü. Bilet bulamayan yüzlerce kişi geri döndü. Güreş başlamasına üç saat kalmasına rağmen, bütün salon hınca hınç dolmuştu. Salonun ortasına, yerden bir metre kadar yükseklikte, tıpkı boks ringi gibi bir yer kurulmuş, üzerine güreş minderleri yerleştirilmişti. Saat 22'ye doğru, ilk önce Fransızları şampiyonu Fenelon gözüktü, gözükmesiyle birlikte de müthiş bir tezahürat başladı, Fenolen, Fenolen sesleriyle ortalık yıkıldı. Hemen arkasından da Koca Yusuf gözüktü, ağır ağır ilerliyordu. İki tarafın da Doublier ve Bulgar Petrov vardı. Yusuf'un ortaya çıkmasıyla salon sessizliğe büründü, herkes dilini yutmuş gibiydi. Burma bıyıkları, sert görünüşüyle Yusuf, yüzlerce seyircinin sesini bir bıçak gibi kesmişti. Ve güreş başladı. Doublier, Yusuf'a Fenolen'in çok teknik bir güreşçi olduğunu, oyuna gelmemesini söylemişti. Güreşin başlamasıyla birlikte Fenolen, hücuma geçti, Yusuf, ihtiyatla bekledi ne de olsa hiç bilmediği frenk güreşini ilk defa yapacaktı. Fenolen, kafa kol almak için teşebbüs etti, Yusuf silkinerek kurtuldu, tek kol almak istedi, Yusuf'un yanına dahi yaklaşamadı. Bütün hücum ve oyun teşebbüsleri, kayalara çarpan dalgalar gibi sonuçsuz kalıyordu. Seyirci, güreşçilerini "Haydi Fenolen, şu Türke haddini bildir" diye teşvik ediyordu, ama garip Fenolen'in yapacağı bir şey yoktu. Karşısında insan değil, sanki aşılması imkansız kocaman bir yalçın kaya vardı. Yusuf, heyecanı geçtikten sonra, ilk elensesini çekti, zavallı Fenolen kendini yerde buldu. Seyirciler, Fenolen'in niçin yere düştüğünü anlayamamışlardı, anlayamayan yalnızca seyirci değildi, Fenolen de anlayamamıştı. Fenolen, ayağa kalktı, kalmasıyla birlikte, Koca Yusuf'un müthiş bir elensesini daha yedi, yemesiyle beraber yine kendini yerde buldu. Yusuf, güreşi bu kadar uzatmanın yeterli olduğuna karar vermiş olmalı ki, Fenolen'i yerde bastırdı, tek kle alıp, sağ kolunu hasmının sol koltuk altından geçirerek boynunu buldu ve çevirmek için yüklenmeğe başladı. Fenolen direnmek istedi, ancak, Yusuf'a karşı koymak ne mümkün. Bir dakika kadar direndikten sonra, Fenolen sırtüstü mindere yapıştı, Yusuf, hakemin kendisini galip ilan etmesinden sonra, son derece kibar bir şekilde, yağlı güreşte olduğu gibi seyircileri selamladı, sonra da yerden kalkmakta zorlanan rakibinin kalkmasına yardım etti. Seyirciler, Yusuf'un Fenolen'i nasıl yendiğini anlamadılar, ancak, selamını ve rakibine yardımını çok iyi anladılar ve Yusuf'u alkışladılar. Doublier, çılgın bir şekilde mindere fırladı ve Yusuf'un boynuna sarıldı. Bu galibiyet onun için çok önemliydi. Bundan sonra, Paris'in bütün gösteri salonları onlara açıktı. Bitkin bir vaziyette soyunma odasına giden Fenolen, Yusuf'u nasıl bulduğunu soran gazetecilere, "Hayatımda böyle bir kıskaca yakalanmamıştım, sanki bütün vücudum mengeneye alınmış gibi. Korkunç bir kuvveti var. Greko-romen güreşini biraz öğrenirse kimse karşısında duramaz, boynumdan yakalayarak beni nasıl yere attığını da bir türlü anlamış değilim." dedi. Ertesi günkü Fransız gazeteleri, "Müthiş Türk, Fenolen'i paspas yaptı" şeklinde bu güreşi verdiler. Devamı var

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.