Yusuf, Hafız pehlivan ile ense bağladığında, ustasının, "Oğlum. Hafız, geçen seferki güleşin intikamını alabilmek için saldıracaktır. Bu da onun açık vermesine sebep olacaktır. Acele itme, kendinden uzak tut ve fırsat bulduğunda dalarak işini bitir" şeklindeki sözleri aklından çıkmıyordu. Güreş başladığında, Torlaklı Hafız, sağlı sollu elenselerine tırpanlarını da ekleyerek gök gürültülü, şimşekli sağanak yağmuru gibi Yusuf'un üzerine yağmağa başlamıştı. Gerçi Yusuf, uzun kollarıyla pek elense çekmesine meydan bırakmıyor, Hafız'ı yanına yaklaştırmıyordu. Hafız, yenilginin intikamını almak kararındaydı. Hafız'ın köylüleri de teşvik etmekten geri durmuyorlardı: -Te be Hafız! Bugün olsun yen Yusuf'u. -Hafız, çok daanık güreşiyersin, dikkatli ol. Yusuf'un savunmada kalması köylülerinin canını sıkmıştı: -Adi be Yusuf! Daha ne kaa geri geri gitçen. -Acele itmeyin be! Yusuf'un güleş tarzı büle. Elense ve tırpanlarla netice alamıyacağını anlayan Hafız, paçalara dalmayı denemiş ancak bunda da başarılı olamamıştı. Güreş başlayalı yarım saate yaklaşmıştı ki, Yusuf, Hafız'ın dikkatinin iyice dağıldığını farketti, şuursuzca saldırıyor, paçalara pek dikkat etmiyordu, onun yalnızca tek bir düşüncesi vardı, ne olursa olsun Yusuf'u bir an önce yenmek, bunu da başaramayınca sinirleniyordu. Yusuf, Hafız yine elense çekmek için üzerine geldiğinde o uzun sol koluyla Hafız'ın ensesine yüklenip ileri çekmek istedi. Hafız da elinde olmıyarak bu baskıdan kurtulmak için başını yukarı kaldırıp, bir pehlivanın hiçbir zaman yapmaması gereken birşeyi yapdı ve vücudunu doğrulttu. Yusuf'un beklediği an, ilk ustası Dursun Pehlivan'dan öğrendiği oyunu uygulama zamanı gelmişti. Hemen, hızla eğildi, sağ eliyle Hafız'ın sol paçasına parmaklarını geçirdi. Hafız, paçasını kurtarmak için kuvvetle ayağını silkeledi, ama ne mümkün, Yusuf'un parmakları mengene gibi paçaları ele geçirmiş, yerinden oynamıyorlardı. Bunun üzerine Hafız, tek ayak üzerinde sekmeğe başladı. Bir müddet sektikten sonra Yusuf, öbür ayağına çengeli yetiştirince Hafız, yan üstü düştü, göbeği açıldı, yıldız gördü. Yusuf, galibiyet temennasını çaktı. Torlaklı köylüler itiraz etti: -Tam açılmadı! -Göbeği yıldız gürmedi, güleş devam etsin. Yusuf, Hafız'a baktı, Hafız'ın tepkisi ne olacaktı, eğer o da itiraz ederse güreşe devam etmek niyetindeydi. Hafız, doğruldu, Yusuf'u şöyle bir yukarı kaldırarak helalleşti ve sonucu kabullenmiş olduğunu gösterdi. Yusuf'u tebrik etti: -Te be Yusuf, hem kuvvet, hem de ustalıkta bizi çok geçmişsin. Merak itme, Kel Mehmet de sana bi şey yapamaz. Yusuf, kendisini tebrik eden köylülerini selamlıyarak ustasının yanına gitti. Ustası da, "Aferin Yusuf, çok akıllı güleştin" diyerek kendisin tebrik etti. Usta-çırak dikkatle Kel Mehmet'in güreşini seyretmeğe başladılar. Yusuf'un galip geldiğini gören Kel Mehmed çaprazı çengelle tamamlıyarak kendisinden iki yaş genç Rüstemi rahatlıkla yendi. İşte beklenen an gelmişti. Oluklu ve Karalar köylüleri çok heyecanlıydı. Devamı var