Yusuf tedirgin oldu

A -
A +

Mestan Ağa, ancak, Kırkpınar'dan gelenlerde aynı şeyi söyleyince ikna oldu ve sevincinden ne yapacağını şaşırdı, kendi evladı birinci olsaydı böylesine sevinmezdi. Yusuf'un kafasındaysa, Pomak Osman'a çıraklık meselesi vardı, Pomak Osman, araştır, yarın cevabını verirsin, demişti. Yusuf'un Edirne'de Mestan Ağa'dan başka tanığı yoktu, ona sordu: -Efendim. Pomak Osman, beni yanına çırak almak istiyor, ne dersin? Mestan ağa şaşırdı? -Pomak Osman mı? Ciddi mi söylüyorsun? Yusuf, Mestan ağanın şaşırmasına şaşırdı: -Ciddi söylüyorum. Yarın benden cevap bekliyor. Mestan Ağa, çocuklar gibi sevindi: -Evladım, çok güzel bir haber. Hiç düşünmeden tamam de. Güreş bilgisi Aliço'dan az değil fazladır. Ancak, Aliço kadar acı kuvveti olmadığı için onunla baş edemiyor. Kilosu da Aliço'dan en az 20 okka az. Ama insanlıktan Aliço'dan çok çok daha iyidir. Sana mumla arasak ondan iyi usta bulamazdık. Yusuf'un kafasına takılan bir şey vardı: -Aliço da Osman Pehlivan da Pomak. Niçin Pomak Osman, Aliço'nun yanında değil, geçinemiyorlar mı? -Evladım, yapıları, karakterleri farkı. Aliço, sert mizaçlıdır, Pomak Osman ise yumuşak, merhametlidir. Aliço, liderliğini kabul edecek insan ister. Osman da böyle bir şeye tahammül edemez. Bu sebeple, ikisi hiç geçinemezler, ikisi arasındaki güreşler kıran kırana geçer. Mestan ağadan Pomak Osman hakkındaki duydukları, Yusuf'u, Pomak Osman'a biraz daha yakınlaştırmıştı, zaten daha ilk görüşe ona kanı ısınmıştı. İyice kanaat gelmesi için Pomak Osman'ı bir de cazgır Sadık Hoca'ya sormayı düşünüyordu. Mestan Ağa'dan müsaade istedi. Hamamda yıkandı, daha sonra yağlanıp istirahata çekildi. Yusuf, sabahleyin erkenden kalktı. Kendini yokladı, dinlenmişti, demek ki dünkü güreşler onu fazla yormamıştı. Sabahki insanlık vazifelerini yaptıktan sonra, hafif bir kahvaltı etti. Mestan Ağa'nın elini öpüp duasını aldıktan sonra, erkenden Kırkpınar'a doğru yola çıktı. Kırkpınar'a ulaşınca güreşleri seyretmeğe başladı. Başaltı güreşlerinin Cuma namazından sonra yapılacağı söylendi. Kırkıpınar'ın üçüncü günü Cuma gününe denk gelmişti. Yusuf, Cumayı nerede kılabileceğini yanında oturan ihtiyara sordu. İhtiyar, Kırkpınar'da namazgah olduğunu ve Cuma namazının Kırkpınar'da kılındığını söyledi. Cuma namazını kıldıktan sonra Yusuf, soyundu, başaltı pehlivanlarını çağırmalarını beklemeğe başladı. Cazgır, "Başaltı pehlivanları meydana gelsin" diye bağırınca, Yusuf, yağ kazanına doğru yürüdü. Seyirciler, Yusuf'u artık tanımış ve en önemlisi de sevmişlerdi: -Hadi bakalım Şumnulu, bugün fırtına gibi es. -Sıkı dur Aliço, Şumnulu geliyor. -O kadar da değil. Aliço'yla güleşmesi için kırk değil, yüz fırın ekmek yemesi lazım. Yağ kazanının başında yine altı pehlivandılar, ancak dün Yusuf'a yenilen iki pehlivan yoktu, bugünkü güreşlere çıkmamışlardı. İki pehlivanı Yusuf, ilk defa görüyordu. Bunların her halleriyle hem kuvvetli ve hem de iyi pehlivan oldukları belli oluyordu. Yusuf'un gözü bu pehlivanların üzerindeydi. Dikkat etti, bu iki pehlivan birbirlerini yağlıyorlar, samimi bir şekilde konuşuyorlardı. Belli ki samimi arkadaştılar. Yağlanma bittikten sonra, cazgır pehlivanları ortaya çağırdı, eşlendirme yaptı. Yusuf'un dikkatini çeken yeni pehlivanlardan birini Yusuf'a eş olarak verdi. Yusuf, tedirgin oldu. Devamı var

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.