Hamilelik iması canlarını sıkmıştı!

A -
A +

-Değmesin yağlı boya! Kahveci Recep'in gürültülü bir şekilde servis yapması köylüleri kızdırdı: -Yahu bir susun da dinleyelim. En heyecanlı yerinde. -Ne dinleyeceksin ya, diye çıkıştı Recep. Hep aynı hikaye, dinlemekten bıkmadınız mı? -Ne de olsa toprağımızın insanı canım. Köylülerin ağız dalaşı sürerken, İsmail Hakkı Bey televizyonda konuşmaya devam ediyordu: - Türkiye'nin her yeri benim memleketim. Pek çok yere fabrika, okul, yurt, alışveriş merkezleri yaptık. Yapmaya da devam edeceğiz. Örneğin, iki gün sonra bir öğrenci yurdu açılışımız olacak Kocaeli'de. Bu memleketin çocukları için. Recep, elini televizyona doğru sallayarak bağırdı: -Laf bunlar laf! Hani, köyüne ne yatırım yapmış da anlatıyor? Hepinizin açlıktan ağzı kokuyor be! Bu sırada programı sunan gazeteci reklam anonsu yapıyordu: - Efendim müsaade ederseniz kısa bir reklam arası vermek istiyorum. Sevgili seyirciler, az sonra yeniden birlikte olacağız. Recep kumandayı alarak kanal değiştirdi. -Hadi ya sen de! *** O akşam İsmail Hakkı Hazar Bey, yalısında aile dostlarını ağırlıyordu. Yemekte Latife Hanım, oğlu Selim, gelini Leyla, konuk çift ile onların oğlu ve gelini aynı masayı paylaşıyorlardı. Masada bir eksik olmaması için hizmetçilerden biri gidip, biri geliyordu. -Kitabın adını ne koyacaksın üstat? diye sordu arkadaşı. İsmail Bey sorunun önemine binaen çatalını bırakarak ağzını peçete ile sildi. Herkes onun vereceği cevabı duyabilmek için dikkat kesilmişti. Boğazını temizleyerek; - Aslında bunu henüz kimseye açıklamadım, diye söze girdi. Ama sizler yabancı değilsiniz. Kitabın adı Aras'tan Hazar'a olacak. İki anlamı var. Biliyorsunuz, ben Aras köyünde ve Aras'ın kıyılarında doğup büyüdüm. Birinci anlamı, o yokluktan bugünkü duruma geliş öyküsü. İkincisi de malumunuz, Aras Nehri Hazar Denizine dökülür. İsmail Beye şirin görünmeye çalışan adam el çırparak; -Muhteşem beyefendi, diye söylendi, muhteşem! İyi akıl etmişsiniz doğrusu! İsmail bey, yanında oturan eşinin sırtını sıvazlayarak; -Doğrusunu isterseniz bu fikir eşime ait, dedi. -Öyle mi? Tebrik ederim hanımefendi, çok zekice. Latife Hanım, hafif bir tebessümle bu iltifata teşekkür etti. Adamın eşi, yanında oturan gelininin hamile olduğunu ima edercesine; -Kızım, canın turşu çekiyorsa isteyelim. Latife Hanımlar yabancı değil, dedi. Sonra Latife Hanıma doğru eğilerek; -Bizim gelin 3 aylık hamile de, diye devam etti. Sürekli turşu aşerer oldu. Gelin utanmıştı: -Anne! diye fısıldadı. "Hamilelik" iması, aile fertlerinin şok bakışmalarına sebep olmuş, salonda bir anda soğuk bir hava esmişti. Çünkü Selim ile Leyla dört yıllık evliydiler ve henüz çocukları yoktu. Bu bakışmalar üzerine konuk hanım şaşırmış gibi yaparak; -Af edersiniz, bilmeden sizi üzecek bir şey mi söyledim yoksa? diye sordu. Latife Hanım güçlü duruşunu bozmadan, biraz da sert bir ses tonuyla; -Ne münasebet, dedi. Kızım, turşu getirin hanımefendiye! Geride dikilen üniformalı hizmetçi, "baş üstüne" işareti yaparak mutfağa yöneldi... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.