Sinan bir şeyler hatırlayacak gibiydi!

A -
A +

Şeyma'nın "Yengem gitmiş" sözü odada şaşkınlığa yol açmıştı. -Ne demek yengem gitmiş? Nereye gitmiş? diye sordu annesi. -Bilmiyorum, diye omuzlarını büzdü Şeyma. Lavaboya baktım, kantine baktım, hiçbir yerde yok. Bulamadım. -Canım bulamadın diye "gitmiş" mi denir? Elbet gelir her neredeyse. -İnşallah anneciğim. Bu sırada Sinan'ın avukat arkadaşları ziyarete gelince, Şeyma bunu fırsat bilerek odadan çıktı. Hastanenin bahçesine giderek bir banka oturup derin düşüncelere daldı. Sevgi'nin abisinin gerçek sözlüsü olmadığını bilen, fakat hiç dile getirmeyen yalnız oydu. Çünkü hem yanılma ihtimali vardı, hem de onu kaybetmek istemiyordu. Ona göre Sevgi hem Sinan için, hem de ailesi için en doğru kişiydi. Sinan'a âşık olduğu her halinden belliydi. Abisinin sözlüsü olduğunu iddia eden öteki kıza hiç ısınamamıştı. Birden aklına abisinin hafızası yerine geldiği için Sevgi'nin ona görünmek istemediği ihtimali geldi. Haberi duyduğu zaman sevincinin yanı sıra yaşadığı tedirginliği hatırladı. Muhakkak öyle olmalıydı. "Keşke yengemi bana şikâyet eden o çocuğu susturmasaydım. Keşke hakkında biraz bilgi alsaydım. Eğer gerçekten gittiyse, gider onu bulurdum" diye hayıflandı. Sonra etrafa bakınarak; -Yengeciğim nerelerdesin! diye söylendi... *** Akşam üzeri Sinan'ın son kontrollerini yapan doktor, artık hastanede yatmasını gerektirecek bir durumu kalmadığını söyleyerek evde dinlenmesini tavsiye etti. Bu güzel haberin, günlerdir ailenin üzerine çökmüş bulunan kara bulutları dağıtması gerekirken, tam tersi hüzün içinde ayrıldılar hastaneden. Sanki bir parçaları orada kalmıştı. Çünkü sabahleyin ortadan kaybolan Sevgi'den bir daha haber alamamışlardı. Şeyma hastaneden çıkmadan önce hemşire odasına uğrayarak hemşirelere, "Yengemi tanıyorsunuz. Eğer buralarda görürseniz, abimin taburcu olduğunu ve evde onu beklediğimizi lütfen söyleyin" diye sıkı sıkıya tembih etti. *** Mümtaz Bey oğlunu eve bıraktıktan sonra şirkete gitti. Yurt içine ve yurt dışına üretim yapan bir spor giyim şirketinin sahibiydi ve yaklaşık bir haftadır işlerini ihmal etmişti. Evde Sinan'a bir yatak hazırlandı. Ayakta fazla durduğu zaman başı dönüyordu. Doktor bunun normal olduğunu ve yavaş yavaş normale döneceğini söylemiş, arada bir kısa yürüyüşler tavsiye etmişti. Annesi, yatağının içinde oturan Sinan'a çorba içirirken, Sinan'ın gözü bir şeye takıldı. Dikkatle bir noktaya bakıyordu. -Ne oldu oğlum? Sinan koltuğun üzerine bırakılmış olan oyuncak kediyi göstererek; -Bu... Bu oyuncak kedi... Nereden geldi buraya? diye sordu. Telefonun başında Sevgi'ye ulaşmaya çalışan Şeyma heyecan içinde cevapladı: -O yengemin Garfield'i abi. Hastanede kalmıştı, ben getirdim. Sinan bir şeyler hatırlayacak gibi hafızasını zorladı: -Onu sanki daha önce bir yerde görmüştüm, ama nerede?.. Nebahat Hanım oğluna çıkışır gibi yaparak; -Söylediğin laf mı yani, dedi. Sözlünün yanında görmüşsün nerede olacak? -Ama Hande'nin böyle bir kedisi yoktu. Böyle şeyleri sevmez de zaten. -Nasıl sevmez a oğlum. Yanında taşıdığına göre seviyor besbelli. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.