İçerideki ihanete dışarıdaki kuşatma destek veriyor. Maksatları bir ayağı Avrupa bir ayağı kadim medeniyeti üzerinde duran Türkiye’nin Anadolu’daki ayağını kırmak. Başkalarının değerleriyle kendi dünyamızı kuramayız, kendi değerlerimizi inkâr ederek veya sulandırıp bozarak da kuramayız.
Fuat Uğur, “Türkiye’yi yola getirecek” küresel saldırının son örneğinin, üç gün önce Handelsblatt gazetesi, üzerinden gerçekleştirildiğini yazdı.
Gazetenin kapağındaki resim, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yıkıntılarla dolu bir heykel kaidesi üzerinde “kibirli ve kendine güvenli” bir şekilde ufka bakarken, bir elinde ay yıldızı ters kondurulmuş Türk bayrağı, diğer elinde bir şövalye kılıcını tutuyor. Ayaklarının dibinde ise Almanya lideri Merkel’e benzetilmiş bir kadın, dizlerinin üstünde çökmüş ona biat ediyor. Resmin altına da "Bir diktatörün doğuşu 2016" cümlesi eklenmiş.
Bir çatlak ses de İngiltere’den!.. 1,5 milyon üyesi ile en büyük sendikası olan UNITE’den geldi. 15 Temmuz darbe girişiminin başarısız olmasından sonra AK Parti’nin bu durumu kullandığını ve daha fazla saldırı politikalarını hayata geçirdiğini belirterek “Ne darbe ne de tek adam diktatörlüğü, çözüm laik demokratik bir Türkiye” başlığı ile açıklama yayımladı.
Bizi hizaya sokmaya sanki yemin etmişler(!)
Hedeflerinde Erdoğan hakkındaki “diktatör algısını” güçlendirmek ve bu algıyla Türkiye’ye demokrasi getirecek her türlü müdahaleye kapı aralamak var.
Onu siyasetin dışına attıklarında çadırın orta direğini yıkarak ülkeyi kanlı bir iç savaşa ardından çıkacak kargaşayı NATO merkezli işgalle sonlandırmak istiyorlar.
İçerideki hainler de melanetlerini gizlemek için kılıf yaptıkları uhrevi değerleri malzeme olarak kullanmaya devam ediyorlar. İçleri ile dışları birbirini tutmuyor, sureti haktan görünüp temelleri harekete geçirmek istiyor. Aşağıdan bakıp tepedeki eşkıyayı hâlen fark edemeyenler var.
Bu fitne ateşini söndürmek için, bunların üzerlerindeki “uhreviyet kılıfı”nı çıkarıp gerçek yüzlerini göstermekten başka yol yok. İlahiyatçılar nerede durduklarını hatırlarlarsa bunların üzerindeki örtü çabuk kalkar ve ne mal oldukları ortaya çıkar.
Darbe girişiminin ardından Gülen yapılanmasını mercek altına alan Diyanet İşleri Başkanlığı kapsamlı bir rapor hazırlıyor. Raporun “FETÖ-PDY’nin din istismarı” bölümünde örgütün “neredeyse çiğnemediği esas ve hüküm, istismar etmediği değer kalmadığı” gibi tespitler yer alıyor.
Bu raporun hazırlanması için 15 Temmuz musibetini yaşamak mı gerekiyordu? İnsan sormaz mı; daha önceleri neredeydiniz?
Asıl zor olan şey ise; fikri, Sayın Cumhurbaşkanına, meydanları da millete emanet edip kendi dümeninin derdinde ve peşinde olanların ayıklanması. Dünyalıkta sınır tanımayan, kendilerine hep emniyetli şeritte yer tutan, arkalarında yarın ne olur ne olmaz diye iz bırakmayan korkak ve sünepe takımı...
İşte 27 Mayıs darbesinde Menderes'i terk eden millet değil bu sünepe takımıydı.
En yakın çevresinden uğranılan bu ihanetin faturası sonradan millet sahip çıkmadı iftirası ile millete kesilirken ne kadar otlakçı, hortumcu, fırsatçı varsa kalabalıklara karışıp kayboldu, eteklerine tutunacakları yeni efendilerini buluncaya kadar ortalıkta görünmediler.
İktidardan beslenenler güç ve iktidara sarmal bir hortum gibi etrafındakilere tutunup yukarı çıktılar, ta ki iktidar gücünü kaybedinceye kadar.
Bu sünepe takım, Musa aleyhisselama “Sen ve Rabbin git savaş, bize sebze getir” diyen kavimden beter! “Sen git FETÖ’yle savaş” diyen bu güruh da nerede durduğunun hesabını vermeli!..