FETÖ ile mücadele yeni bir boyuta kaydı. Devleti ele geçirme hamlesini sokakta kaybeden işgalcilerin devlet kadrolarından her alanda temizlik hareketi sürerken kamuoyunu artçı darbe söylemleri ile demoralize ve sindirme hareketine giriştiler. Bu algı savaşı tankları yürütmekten daha ucuz ve etkili. Ekonomik krizden teröre kadar her malzemeyi kullanıyorlar.
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s ısmarlama ve kasıtlı bir hareketle Türkiye’nin kredi notunu aşağı çekerek “durağan” olarak belirliyor. Bununla da yetinmeyip, darbe girişiminin ülkedeki yatırımların zorluklarını alevlendirebileceğini kısa vadede kredi notunu “çöpe” düşürebileceğini açıkladı.
Para karşılığı sipariş üzerine rapor yazan Moody’s neden şimdi bu açıklamayı yaptı?
Cevap açık, sponsorluğunu yaptıkları FETÖ'ye teselli amortisi yapmak, darbe girişimini boşa çıkaran Türkiye’yi itibarsızlaştırmak(!) ekonomik kriz tehdidi yayarak toplum algısını ele geçirmek, özgür iradeyi yok edip toplumu uzaktan kumandayla yönetilen paniklemiş yığınlara dönüştürmek...
İçerideki ilk artçı darbe de; “FETÖ mağdurları” algısı üzerinden sanki büyük çoğunluğa haksızlık yapılıyormuş gibi devletin kendisini korumak için aldığı tedbirleri boşa çıkarıp ihanetin gölgelenmesi oldu. Yapılan itirazların değerlendirilip haklı görülenlerin durumu değerlendirilirken yeni hamleler servis yapılıyor.
Algı oyunlarına son örnek “Korku satmak”... Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Atilla Uğur’un "İngilizlerin Doğu ve Güneydoğu’daki aşiretlerin banka borçlarını ödediği" iddiası oldu. Ulus’taki birinci Meclis binası önünde bir araya gelen 50’nin üzerinde aşiret lideri iddiaların asılsız olduğunu, bölgede satlık aşiret olmadığını, sonuna kadar devletin yanında olduklarını belirterek “ortaya atılan iddialar; Kürt aşiretlerinin itibarını zayıflatmaya yönelik, Türk-Kürt kardeşlik ruhuna kasteden hain ve tehlikeli bir söylemdir” dediler.
Elbette ki böyle güçlü bir iddiayla kamuoyunun karşısına çıkan sorgulanacaktır. Ancak bu yaşadığımız FETÖ'yle mücadele sürecindeki artçı saldırıların ne ilkidir ne de sonuncusu olacak.
İlk hamleleri 15 Temmuz darbe girişiminin iktidar tarafından kurgulanmış bir senaryo olduğuydu. Kurgunun senaristi darbe girişiminin hemen ertesi günü bir grup gazeteciye açıklamada bulunan paniklemiş teröristbaşının bizzat kendisiydi.
The Guardian gazetesinde yayınlanan “Who is the man Turkey’s president?/Türkiye’nin Başkanı kim” başlıklı haberde münzevi din adamı(!) kılıklı Fetullah kendisinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından darbecikle suçlandığını söyleyerek “Bu ayaklanmanın hükümet tarafından kendisi ve takipçilerine karşı sahnelendiğini ve darbe girişiminin arkasında bulunduğunu reddettiğini” yazmıştı.
The Guardian bunları yazarken Fetullah'ın bu açıklamayı dokuma kilim kaplı bir odada, deri ciltli dinî kitapların arasında yaptığını da satır aralarına sıkıştırarak sünepeliğe "kutsiyet" giydiriyor.
“Ben dünyanın Erdoğan tarafından bana yapılan darbeci suçlamalarına inanmadığına inanıyorum” diyen FETÖ gelecekle ilgili her kehanetinin yalan çıkmasını, her gün bir kirli çıkının ortaya dökülmesini, evlerine ateş saldığı(!) aldattığı insanlara izah etmek yerine uzaktan ayak oyunlarıyla ihanetini örtbas etme derdinde.
FETÖ mağdurları itiraz dilekçelerini Pensilvanya’ya gönderip, Fetullah'la hesaplaşmalıdır.