Ahiler, bacılar, kardeşler...

A -
A +

'Ahi' kelimesi Arapça 'kardeşim' kelimesinden mi gelir yoksa Asya Türkçesindeki "akı"dan (cömert ve eli açık) mı gelir bilmiyoruz ama bu teşkilat paylaşma üzerine kurulur ve eli açıklık esastır. Ahilik, 13. yüzyılda Anadolu esnaf ve sanatkârını bir arada tutar. Güçsüze omuz verir, gençlere sahip çıkar ama yerine göre kural da koyar, denetim sağlar. Ahiler öncelikle mert, doğru, yardımsever, kısacası "insan" olmak zorundadırlar ve mesleklerinde de zirveyi hedef alırlar. Malazgirt Zaferini müteakiben Anadolu'ya giren Müslüman Türkler, Türkistan'da süregelen fütüvvet ilkelerini de beraberlerinde getirirler. Buna göre birbirlerinin hatalarını affedip, ayıplarını örtmeli, husûmet ve düşmanlığı bitirmelidirler. Ahiler musibete uğrayanlara (düşmanı bile olsa) sevinmez, herkesin yardımına koşmayı vazife sayarlar. Kökü Orta Asya'da... Hele Fahreddin Razi, Ahmed Yesevi ve Şihabüddin Sühreverdi gibi büyük âlimlerden ders alan Ahi Evran (1171-1262) Kayseri'ye yerleşince teşkilat büyük bir ivme kazanır. Mütevazı tezgâhında debbağlık yapıp, elinin emeği ile geçinen Ahi Evran, Türkistan'dan gelen esnaf teşekküllerini bir çatı altında toplar. Fütüvvetnamelerden faydalanarak teşkilatın esaslarını (bir nevi yönetmeliğini) yazar ki elbette İslâm ahlâkını esas alırlar. Bu arada hanımı (hocası Evhadüddin Kirmani'nin kızıdır) Fatma Bacı da kadınları yetiştirip "Baciyan" grubunu kurar. Şehirli Türkler... O yıllarda Anadolu'da sanat ve ticaret Rumlarla Ermeniler'den sorulur. Türkler sayıca çoktur ama dağ başlarında çobanlık yaptıkları için kasabalarda Hıristiyanlar öne çıkar. İşte Ahilik teşkilatı sayesinde Türkler "piyasada biz de varız" der, değişik sektörlerde söz sahibi olurlar. Günü çalışarak geçiren ahiler geceleri zaviyelerde toplanır eğitim faaliyetlerinde bulunurlar. Ahiler memleket müdafaasına bigane kalmaz, gazalara katılırlar. Dünya haritasını alt üst eden Moğollara mevzi olurlar. Bu çapulcuların önünden kaçıp gelen müminlere kucak açarlar. Moğollar, zorlu bir muharebeden sonra Kayseri'yi de (1243) ele geçirir, binlerce ahiyi kırarlar. Büyük veli Ahi Evran da Kırşehir'de sarı benizli katillere karşı çıkar işte bu hengamede şehit olur ama talebeleri mücadeleyi bırakmazlar. Kısaca sulhta muallim, muharebede asker olan ahiler, sıkılan ve bunalan insanlara maddi ve manevi yardımda bulunurlar. Osmanlı Devletinin kuruluşuna kadar Anadolu'yu, dini ve milli birlik içinde tutmayı başarırlar. Ahiyan ve Baciyan teşkilatları Söğüt civarında tertemiz bir devlet kurulunca gider Osman Bey'in emrine girerler, uçlara yerleşip zaviyeler açar, yöreye parça bölük gelen Türkmenleri terbiye ederler. Zaten Osmanlılar zamanın kıymetini bildikleri, disiplinli bir hayat sürdükleri, istişare ettikleri ve adaletle hükmettikleri için aşiretten devlete yürürler... Ahi Murad... Orhan Gazi ve Murad-ı Hüdavendigar kendilerini ahilerden sayarken, vezirleri Alaeddin ve Çandarlı Kara Halil de ahidirler. Ahiler hem âlim, kadı olarak ilim sahasında, hem de vali, komutan olarak idari ve askeri alanda hizmet verirler. Daima devletin yanında olan ahiler, Bursa'yı "Düzmece Mustafa"nın hücumundan korur, Ankara'yı Sultan Murad'a teslim ederler. İşte bu yüzden 1. Murad Han kendisinden "Ahi Murad" diye bahseder...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.