Akdeniz kartalı Oruç Baba

A -
A +

Oruç Reis, Ege sularını Rodoslulara dar ettiği yıllarda Hızır Reis ticaretle uğraşır ve iyi kazanır. İki kardeş yıllar sonra Cerbe'de karşılaşırlar ve Hızır Reis de tereddütsüz ağabeyine katılır. Artık Rumlar küçük gelir, İspanyol, Venedik ve Frenk hakimiyetini kırmak için Tunus sahillerini mekân tutarlar. Sultan, onlara Halk-ul-vad kalesini açar, onlar da ganimetin beşte birini getirip önüne koyarlar. Kâh keşiş dağı gibi barçaları, kâh yağ, bal, tahıl yüklü tekneleri zaptedip Tunus'a varırlar. Bunları fakir fukaraya dağıtır, dulların, yetimlerin gönlünü yaparlar. Gariplerin evleri gülistana döner, kilerler ağzına kadar erzak dolar. Bedevi kadınları bile atlas libas kestirir, prensesler gibi dolanırlar. Günün birinde Napoli'den, İspanya'ya asilzade götüren bir kalyona yapışırlar. Oruç Reis'in gemileri bunun yanında sandal gibi kalır ama peşini bırakmaz. Bu gemide yüzlerce muhafız onlarca top vardır ama Türklere dikiş tutturamazlar. İş gelip kılıca dayanınca teslim olurlar. Mahzene kapatılan komutanlar "eyvah başımıza gelene, bunlar daha çok gemi zapteder" diye ağlaşırlar. Tunuslular kalyonu görünce hayretten donakalırlar. İçinden sayısız silah, doğanlar, zağarlar çıkar. İşte Oruç Bey o günden sonra adamlarına top eğitimi verir, kurmayını yetiştirir. Artık askeri gemilere de rampa etmeye başlar, başlarına buyruk bir "donanma" olurlar. Önce kolunu verir Bu arada Avrupalılar toplantı üstüne toplantı yapar, amirallerini peşpeşe deryaya salarlar. Nitekim Cezayir sularında 11 dev gemi bunları sıkıştırır. Oruç Baba leventlerine "Ey yoldaşlar" der, "ne kadar çok olsa da ördek ve kaz. Yeter onlara bir şahin-i baz" Önce demir alıp, yelken kürek kaçmaya başlar, sonra aniden dönüp ikisini zapteder, birini batırırlar. Diğerleri büyük bir korkuya kapılır, Becaye Hisarı'na sığınırlar. Oruç Reis hızını alamaz, yanına kırk elli adam katıp kaleyi basmaya kalkar. Hızır Reis "etme ağam, yapma ağam" dese de "olacak olur sen kalbini geniş tut" deyip karaya çıkar. Altmış kafiri öldürür ama durmaz, cenk arzusu ile surlara yürüyünce müthiş bir top kurşun yağmuruna tutulurlar. Oruç Reis koluna isabet eden bir misketle yaralanır, cerrahlar, parçalanan dirseği tereddüt etmeden koparırlar. O günlerde İspanyollar, Endülüs Müslümanlarına akla gelmedik eziyetler yaparlar. Mescidlerini yıkar, evlerini yakar, kızlarına sataşırlar. Oruç Reis bunları yanlarına koymaz, İspanya sahillerinin tozunu atar. Sayısız gemi batırır, hesapsız ganimet kaldırır. Kurtarabildikleri kadar garibi Cezayir'e taşırlar. Bu arada Avrupalılar Akdeniz'i karış karış dolanır, onları ararlar. Nitekim Korsika önlerinde üzerlerine gelen donanmadan kaçar ama arayı açan kaptan gemisini göz açıp kapayıncaya kadar zaptedip bayrağımızı asarlar. Bir gün ellerinden kaçan avı kovalarken akşam olur. Kandilleri yakar kararan sularda kör ebe oynarlar. Sabah ne görseler beğenirsiniz, yanlarında ışıklarına sokulmuş 4 kafir gemisi yüzmüyor mu? Hem de ağızlarına kadar çuha dolu. Onlara sadece el koymak kalır, adamlar şaşkınlıklarına yanar, saçlarını başlarını yolarlar. Öyle ki sadece o ay 21 gemi ele geçirir, 3800 esir toplarlar. Ganimetleri yüklenip Tunus'a gelirler, fukara yine bayram yapar. Sonra canını... Oruç Reis, koluna mal olan Becaye kalesini unutamaz. Bu hisarın iki burcu vardır. Zor da olsa birini zapeder ama sıra diğerine geldiğinde barutları kalmaz. Gelgelelim Tunus Sultanı bu dar anda barut takviyesi yapmaz. Oruç Reis bunu bir kenara yazar ama hiç yoktan zaferden olurlar. Afrika sahillerinden İspanyolları kazıma hayalini bir başka bahara bırakırlar. Anlaşılan o ki Berberilerin cihad şuuruna erebilmeleri için biraz daha ekmek yemeleri lâzımdır. Eğer Müslümanlar Akdeniz'de kalmak istiyorlarsa önce eyyamcı sultanlardan kurtulmalıdırlar. Hoş, o günlerde Cezayirliler Oruç Reis'e gelir, küffardan çektiklerini anlatırlar. Onu yalvara yakara şehirlerine çağırırlar. Oruç Reis Cezayir'den İspanyolları kovar, şehri kendine merkez yapar. Haçlılar, Cicel, Becaye ve Cezayir'deki gelişmeleri dehşetle izler ve gecikmeden saldırırlar. Halk-ul-vad'da Hızır Reis'i kuşatır ama perişan olurlar. Küffar bu sefer kırk kadırga, 140 barça ve onbinlerce askerle Cezayir'e gelir, Oruç Reis'i sıkıştırırlar. Oruç öyle bir çıkış yapar ki gemilerine binene kadar onbeşbin İspanyolu kırar. Avrupa'da yas tutulur, günlerce matem çanları çalar. Ancak Haçlılar fesat kaynatmakta ustadırlar. İspanya kralı, kızını, Tlemsen beyinin yeğeniyle nişanlar. Bu saf oğlanın gözünü saltanat hırsıyla döndürüp Oruç Reis'in üstüne salar. Adi dönek, Müslüman beldelerine baskınlar verir, halka ezaya başlar. Gözyaşları ayyuka çıkınca Oruç Bey fitne yuvasını dağıtmaya kalkar. Ansızın Tlemsen üzerine varınca, haylaz yeğen Fas'a kaçar. Vahran kafirlerinin altınları ile bedevileri toplar ve 30 bin kişiyle gelip Oruç Babayı sarar. İspanyollar da bir o kadar asker getirip komutayı devralırlar. Kuşatma 6 ayı aşar, kalede açlık başlar. Doğrusu iki taraf da yorgunluktan bitap olurlar. Oruç Reis İspanyollardan "silahlarınızı ve mallarınızı alıp çıkabilirsiniz" gibi bir teklif alınca evlâtçıklarını kurtarmaya bakar. Lâkin Haçlılar sözlerinde durmaz kaleden çıkan leventlere saldırırlar. Büyük bir cenk olur, onlar kırmaktan yorulur, düşman kırılmaktan bıkmaz. Tâkâtsız kalıncaya kadar vuruşur ve Oruç Babalarıyla birlikte cennet bahçelerine uçarlar.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.