Hem fotoğraf çekiyoruz hem çile

A -
A +
Doğa fotoğrafçısıarabaya, makineye yatırım yapar, vaktini harcar, biraz işleri aksar, azıcık çoluk çocuğunu ihmal eder,aç kalır, epey üşür ve devamlı cepten harcar.
atırlarsanız geçen hafta kuş fotoğrafları çeken bir doğa aşığı (Ali Şeker) ile röportaj yapmıştık. Meğer ne kadar meraklısı varmış, yok nasıl makine alalım, yok nasıl objektif bulalım soruları yağdı ardı ardına. Bu ikinci yazı mecburiyet oldu bir bakıma. 
Ali Şeker ağabeyimiz "kısaca" diyor, "iki çeşit arkadaşımız var. Bir kısmı tür peşindedir, diyar diyar gezer. Bir gün Edirne'de, bir gün Hakkari'dedirler. Türkiye'de 500 civarında kuş varsa, tamamını çekmek isterler. Mesela aldın eline makineyi Yeni Cami güvercinlerini  fotoğrafladın, bir kertik atıyorsun, köprüde martı çektin bir kertik daha... Karga, serçe derken yirmiyi buluyorsun bir anda. Ve iş başlıyor mu zorlaşmaya... Ben takriben 350 civarında kuş türü çektim yıllarıma mal oldu ama.
Burada kesin bir kaide var, resmi doğal hayattan alacaksın, tutsak ya da kafes kaçkını olmayacak asla. 
Türcüler buldukları kuşları birbirlerine bildirirler, isterler ki diğerleri de kertik eklesinler portföylerine. Mesela bi telli turna gelmiş, belki 40 defa aradı arkadaşlar. Öyle bir dayanışma. Lakin insandan hoşlanmayan hayvanları faş etmezler. Diyelim balık baykuşu, fazla görünürsen alanı terk eder, yavrusu da kalır ortada. 
Bazısı da tür değil iyi fotoğraf derdindedir, net olsun, konulu olsun arzular, ışık ve hareket kovalar. 
Peki ya siz?
Ben şurada bir tür varmış diye atlayıp çıkmıyorum yola ama bahane ile bir şehre gitmişsem, illa arazide yaparım o civarda. 
ÇAKAR ÇAKMAZ ÇAKAN KAMERA
Gelelim makine avadanlık mevzuuna?
Kuşlar mâlum hareketli mahluklar, mesafe uzak, elbette güçlü makineler ve tele objektifler lazım. Ama nispeten makul cihazlarla da iş çıkmaz mı? Çıkar. 
Bazı türler için kamuflaja girip bekleyeceksin. Hiç oralı olmayacak, ses çıkarmayacaksın. Sadece seyredeceksin, kıpırdarsan bir daha gelmez. Hele kartallar objektifi santim oynatsan anlar ve kaybolurlar. O kadar da hassaslar. 
Yeri geliyor gümede bekliyoruz, bir gün, iki gün, üç gün... Hatta bazen malzemeyi açıkta bırakıyoruz ki alışsınlar. Sadece müşahede ediyoruz o kadar. Varsa orada yiyecek, bir kere geliyor, yiyor kıpırdamıyorsun. Ertesi gün yine gelip yiyor kıpırdamıyorsun. Ne zaman rahatladı üç beş kare çekme imkânı veriyor sana. 
Balaban kuşu tehlike belirdi mi âdeta donar.  Kafası bile oynamaz gözünün ucuyla bakar. Kamuflajına güvenir, saklandığını sanır fukara.  
Yerini iyi seçeceksin, güneş arkadan gelecek ve mutlaka dürbünün olacak yanında. Arabadan çekim nispeten rahattır, camı açıp bir fasulye torbası yerleştiriyoruz pervaza, üstüne makineyi koyuyoruz ki pahalı sehpalardan bile daha fazla işe yarar. Araba ile makul seviyelerde sokulabilirsin kuşlara. Lakin kapıyı açarsan bitti, kaybolurlar anında. Araçla 10-15 metre yaklaştığın kuşa yaya 70 metre yaklaşabilirsin anca. Bu ördek kaz grubunda  500 metreye çıkar, hayvancıklar can havliyle kaçışırlar. 
Her mevsimin güzelliği var, baharda filizler taze, çiçekler renk katar. Ama yavruludurlar, çıkmazlar pek ortaya. Yazın ışık güzeldir kuş az, kışın ışık azdır kuş fazla. Hani derler ya "at bulursun meydan bulunmaz..."
Arabayı yavaş kullanacak hafifçe durup kalkacaksın. Bazı kuşlar seni takip eder, habire karşına çıkar. Hatta önüne gelir, diklenir, kabarırlar. Bil ki erkek kuştur, yavrularını korumak için dikkat dağıtmakta.
Güzel resim vermelerine rağmen ben yavru çekmiyorum, hele yuvadakileri asla. Biri senin yatak odana girse ne hissedersin? Eğer anne bizim yüzümüzden yuvasını terk edecek, yavrularını bırakacaksa, al o resmi çal başına. 
Ha leylek insana yakındır aldırmaz o başka. Onu da rahatsız etmeden seyret, sessizce kaydını al ve kaybol. Biz ayak izinden başka bir şey bırakmamaya çalışıyoruz doğada. 
Malum mekânların malum kuşları vardır kadrolu deriz biz onlara. Ne zaman gitsen oradadır, döne döne  poz verir sana.
İBİBİKLER ÖTER ÖTMEZ...
Su kuşları en güzel resimleri bataklıkta eşinirken verirler, su yükseldi mi orada artık iş kalmaz fotoğrafçıya. 
Fotoğrafı  herkesin gördüğü açıyla çekersen "hı" der geçerler ama görmedikleri  açıdan çekersen "oo" derler hayranlıkla.  Su seviyesinde yatmışsın mesela, denize sıfır, etraf flu, kuş tam net, parlıyor âdeta. 
Geçen bir arkadaş arıyor abi yerde bir kuş buldum diyor uçamıyor, resmini gönderdi baktım Ebabil. Ebabiller kendi kalkamaz, yüksek yerde durur atlarlar aşağıya. Çık balkona savur dedim, kuş uçmuş gitmiş aile de çok sevinmiş. 
Herkes kapısının önünü temizlese bütün sokak pırıl pırıl olur. O hesap bizimkisi de, derim ki mekteplerde slayt gösterisi yapalım, doğayı anlatalım, sevdirelim çocuklarımıza.  
Bu güzellikleri insanlara tanıtmak için uğraşıyoruz ama alan her geçen gün daralıyor, evlatlarımıza ne bırakacağız bilmiyorum, kahroluyorum âdeta. 
KERTİK HİKÂYELERİ 
Bizde her kertiğin bir hikâyesi var. Kırbaykuşu Merzifon'da bataklık bir alana geliyor. Baykuş gece yırtıcısıdır ama ilginçtir bu, gündüz avlanır, ayrıca ailecek gelip giderler. Çok az fotoğraflandı, nadir bir tür diyebiliriz ona.  
Merzifon'da 7 yıl aradım, bir türlü bulamadım atlatmayı başardı her defasında.  Sonunda evimizin yakınında buldum çektim ve al sana bir kertik daha...
Bir gün saka gördüm, şahane bir ışık mesafe on numara, üstelik yemyeşil bir dalda. Arabayla durdum, tatlı tatlı bakıyor, elimi deklanşöre attım uçtu. Haydi devam edelim dedim baktım oturmuşuz bataklığa. İki traktör zor çekti, onca emek çaba ama benim aklım hâlâ sakada. 
Önce bir kuş görüyorsun, çekiyorsun tamam, sonra fonu güzel olsun, yok dalı güzel olsun, yeni yeni istekler başlıyor. Yok beslenme, yok uçar, yok aksiyon vesaire vesaire...
Tüh dediğin anlar da çok oluyor, bir dostlunla seyahat ediyorsundur bakarsın yıllardır aradığın kuş profilden vesikalık veriyor bi tabela üstünde.  Bir seferinde ak çaylak görmüş zar zor arabayı durdurmuştum  ama ininceye kadar... Gün geliyor yemeyi içmeyi unutuyoruz, açlıktan şekerimiz düşüyor, yığılıyoruz toprağa.  
Fotoğrafçı işine bakacak. Yılan fareyi yakaladı kurtarmaya kalkmayacak. Sadece seyredecek, karışmayacak onlara. 
Bazı yavrular yere düşer, cımbızla beslemek icap eder, tek tek böcek vereceksin ağzına. Hâlbuki bunu teslim edeceğin bir merkez olsa... Di mi ama? 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.