İstiklal mi, istila mı?

A -
A +

Pan-Slavizm başlangıçta felsefî ve edebî bir akım gibi görünür. Moskova Üniversitesinden bazı milliyetçi hocaların ön ayak oldukları faaliyet zamanla hem taraftar kazanır, hem de siyasallaşır. İdeolojik bir görüş şeklini alır ve bir anda Kiev, Bükreş, Sofya, Viyana, Odesa gibi merkezlerde teşkilatlanırlar. Balkanlardaki sempatizanları Moskova'ya taşır ve Pan-Slavist tedrisat ile beyinleri yıkarlar. Dostoyevski, Danilevsky gibi edebiyatçılar "Ey şahinler ayağa kalkın! Artık Rus, Bulgar, Sırp, Çek, Karadağlı yok, hepimiz aynı ananın babanın farklı isimli çocuklarıyız" der, işe biraz da romantizm katarlar. Yeri gelsin gelmesin her sözü "Şimal Kartalı"na (Ruslara) getirir savaş çığlıkları atarlar. Moskova, halkı gizlice silahlandırır, Rus konsolosları militan gibi çalışırlar. İlk isyan Hersek'te... Ruslar, belli bir güce eriştikten sonra hedeflerini açıklar, tüm Slavları hürriyetlerine kavuşturacaklarını söylemekten kaçınmazlar. İlk hareket Hersek'te patlar Nevesin sancağında 160 Hıristiyan, ağnam (hayvan) vergisinin yüksekliğini bahane ederek ayağa kalkar, ortalığı yakıp yıkar Karadağ'a sığınırlar. Karadağ Prensi Nikola işi derhal Rusyanın İstanbul büyükelçisi İgnatiyef'e yazar, güya hadise incelensin diye memur yollanmasını arzularlar. Sadrazam Esad Paşa bunları affeder ve tekrar Nevesin'e dönmelerine mani olmaz. Ancak bunlar zafer kazanmış kahraman gibi karşılanır ve bu kez tapu harçlarını bahane edip inzibatlara saldırırlar. Ardından Rusya'nın Filibe ve Rusçuk konsolosları Bulgarları ayaklandırır ancak mahalli idareciler duruma hakim olur ortalığı karıştıranları içeri alırlar. Dahası Rusların Bulgar ve Sırpları kışkırttığına dair net deliller bulurlar. Moskova açıklama yapmak zorunda kalır. "Bizim bu hadiseyle ilgimiz yoktur ancak Osmanlı memurları bazı bozguncuların sözlerine aldanarak iyi niyetli kimseleri gözaltına aldılar. Böyle şiddete başvuran memurlar vazife başında kaldığı müddetçe Bulgarlar güven içinde olamazlar. Bulgaristan'da asayiş bozulursa Rusya buna sessiz kalamaz" der, kuyruğu dik tutarlar. Bosna ve Hersek bölgesinde nüfusun yarısı Ortodokstur üstelik Sırbistan ve Karadağ gibi iki Slav hükümetine komşudurlar. Osmanlılar yöreye gecikmeden asker yollar. Ruslar nasırlarına basılmış gibi yaygara koparırlar. "Buna ne lüzum var biz pekâlâ Sırp ve Karadağ Prenslerini ikaz edebilirdik. Siz askerlerinizi çekin, biz barış için çaba sarfedelim" açıklamasında bulunurlar. Siz Cengiz'in torunları!.. Ruslar sadece Slavları ayaklandırmakla kalmaz, Kırımlıların da üzerine oynar, gelir gider "sizler koskoca Cengiz Hanın torunlarısınız. Asil bir ırksınız. Daha önce müstakil devlet idiniz. Osmanlı'ya bağlı kalmaktan ne anlıyorsunuz? İstiklalinizi kazanıp hür yaşasanız ya... Eğer bir hareket başlatırsanız biz yanınızdayız" diye propaganda yapar, az da olsa taraftar bulurlar. Kaynarca Muahedesi ile Rumlar kadar Kırımlılar için de muhtariyet ister ve çok dayatırlar. Aynı adamlar, Osmanlı tarafına da gelip "biz Kırımlıların muhtariyetini sizin için istiyoruz. Bunların zaten size hayrı yok, bari yaptıkları çapulculukların hesabını siz vermek zorunda kalmayın. İstiklallerine kavuşurlarsa siz de mesuliyetten kurtulursunuz. Osmanlı-Rus dostluğu bozulmamış olur" diye kıvırmaya başlarlar... Nitekim Kırım, Devlet-i âliyyeden kopar. Ruslar'a lokma olunca eski günlerini çok ararlar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.