Zenci lider Malcolm X

A -
A +

Alman-İngiliz rekabetinin savaşa dönüştüğü ve alevlerin Avrupa'dan, Pasifik'e sıçradığı yıllar... İkinci Cihan Harbinin uzayacağı anlaşılınca, her genç gibi Malcolm'u da orduya çağırırlar. Delikanlı, askere gitmemek için her yolu dener. Hasta ve sakat rolü yapar, acaip acaip ilaçlar yutar ama bu hileleri subaylara yutturamaz. Görüşmeye çağrıldığında en uçuk elbisesini giyer, saçlarını kırmızıya boyar. Sıraya filan bakmadan; milletin önüne geçer ve bankodaki çavuşa "hey seen! Hadi koçum bitir şu işi, gel beni general yap" gibilerinden saçmalar(!) Onu aralarında psikologların da bulunduğu heyetin karşısına çıkarırlar. Malcolm omuzu en kalabalık subayı seçip kulağına eğilir ve "bak babalık" der, "boşver bu Pasifik dümenlerini sen en iyisi beni Güney'e yolla. Bir an önce zencileri örgütleyip, beyazları temizlemem lâzım. Vaktiniz azaldı, hepinizin gırtlağını sıkmazsam namerdim!.." Adamlar ne düşünür bilmiyoruz ama onu kapıdan içeri sokmazlar. Askerlikten yırtar ama... Malcolm her ucuz serseri gibi kendini sokakların kralı sanır. Sivilleri gözünden tanıyacak kadar uyanık geçinse de polis onun attığı her adımdan haberdardır. Zira barmenler, garsonlar ve çalıntı malları paraya çeviren ölü gömücüler federallerin adamıdır. Kapkaç yapmak, kadın pazarlamak, uyuşturucu satmak... Evet "Sam amca" bütün bunlara katlanabilir ama bir zencinin, itibarlı bir beyazın kızıyla (Ms. Sophia) arkadaşlık etmesini kaldıramaz. Kızın babası şikayet dilekçesini verdiği gün Malcolm'u takibe alır ve arakladığı saati satarken yakalarlar. Doğru dürüst "anan kim, baban neci" demeden 10 yıl ceza verip, içeri tıkarlar. Malcolm'un nasıl hırçın ve saldırgan olduğunu, ayyaşların, kumarbazların arasında yetişip, gaspa, hırsızlığa bulaştığını anlatmıştık. Hapishaneye düşünce uslanacak yerde, hepten şirazeden çıkar, içerinin uyuşturucu trafiğine el koyar. Gardiyanları bile yıldırır, nasihate kalkışan papazlara söver, sayar... İslâmla tanışınca... Bir gün ziyarete gelen kardeşi Reginald ona Eljiah isimli siyah liderden bahseder ki bu adam kendini peygamber sanan sapığın tekidir. İslamiyet'le tek ilgisi Müslüman olduğunu söylüyor olmasıdır o kadar. Elijah, hilali kullanan bir ırkçıdır, "şeytanın beyaz adam kılığına girdiğini" söyleyerek zencileri etrafına toplar. Malcolm, belki başlangıçta sırf beyazlara inat Müslüman olur ama bu yolda aradığını bulur. Uyuşturucuyu, kavgayı bırakır, kitaplarla tanışır. Abdest alır, namaz kılar ve münazaralara katılmaya başlar. İçeride koca koca yıllarını harcayan ve çok değişen Malcolm, hürriyetine kavuşur kavuşmaz Müslümanların yanına koşar. Onların birbirlerine "kardeşim", "bacım" diye hitabetmelerine bayılır. Bir fırsatını bulup Elijah Poole ile görüşür ve ona bağlanır. Artık gece gündüz lideri için çalışır. Afrika'da iken ailesinin taşıdığı soyadını bilmediği için kendine "X" gibi bir soyadı yakıştırır. Hem sömürü ve zulüm çarkına "çarpı" çeker, hem de isyanını haykırır. Salonları çınlatan adam! Sohbetler, toplantılar, konferanslar derken örgüt içinde ciddi görevler alır ve aynı teşkilattan bir hanımla evlenip inandığı gibi yaşamaya başlar. "Sokaklarda kavga eden, volta atan, uyuşturucu kullanan birçok erkek ve kız kardeşimiz varken, bu sıralarda boş kalmamalı" der, "sen kim olduğunu bilmiyorsun. Zira beyaz şeytan, seni senden gizledi. Sen, zengin krallıkların, el değmemiş uygarlıkların parçasısın ama adını bilmiyorsun, dilini konuşamıyorsun. Beyaz şeytan ve uşakları, seni yurdundan çaldı, adını sildi, ırzına geçti, kirletti, katletti..." Malcolm X, özellikle kiliseler dağılırken siyahları çevirir ve özenle hazırladığı broşürleri ellerine tutuşturur. "Kardeşlerim" der, "Beyazlar bizi niçin Hristiyanlığa çağırıyorlar? Çizmeleriyle ensemize basabilmek, terimizi ve kanımızı emebilmek için... Köle tacirleri seni ülkenden koparıp, sömürürlerken papazlar 'dert çekmenin erdem olduğunu' anlatıyorlar. Peki yeryüzünün nimetlerinden kim yararlanıyor: "Beyazlar!" Malcolm X artık efendiden bir adamdır, lâkin mevzu "ırk ayırımı" olduğunda "ya beyazlara yaptıklarını ödeteceğim, ya da öleceğim" diyecek kadar gözü karadır. Surdaki delikler 1955'te 14 yaşında bir çocuk olan Emmet Till, beyaz bir kadına "güle güle bebek" diye laf attığı için feci bir şekilde öldürülünce zenciler ayağa kalkar. Yine o günlerde belediye otobüsünde oturan yaşlı bir siyah, beyazlara yerini vermeyince arabadan indirilir ve ortalık çok gerilir. Malcolm bütün zencileri boykota çağırır. Otobüs idaresi ciddi zararlar eder ve uygulama yumuşar. Derken Afrika kökenli James Meredith, Mississipi Üniversitesine tayinini ister, beyazlar buna kesinlikle izin vermezler. Dönemin Başkanı John F. Kennedy olaya el koyar. Bu iyi bir jesttir ama milyonlarca siyah çocuk ilkokullara bile sokulmazken yaraya pansuman olamaz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.