Allah utandırmasın

A -
A +

2000’lerin başından itibaren önemli değişimler yaşıyoruz. İçinden geçtiğimiz süreçte ülkemizin gelecek yıllarını etkileyecek dönüşümler ve yeniden var oluşlar yaşanıyor. Dindar toplum kesimlerine ve muhafazakâr siyasete verdiği destekle Türkiye gazetesi de bu dönüşüm aktörlerinden birisi. Hâl böyle olunca Türkiye gazetesinde yazma teklifini tereddüt etmeden, büyük bir mutlulukla kabul ettim. Allah yüzümüzü kara çıkartmasın. Madem gündemimiz yoğun ve önemli o zaman vira Bismillah!

 
Ergen Protestosu
 
Önce yalancı bahara bel bağladılar. Bahar ayları ile birlikte terör eylemleri artacak, Türkiye yaşanmaz bir ülke hâline gelecekti. Sonrasında, iyi saatte olsunlar durumdan vazife çıkartacaktı ve Türkiye bir askerî müdahalenin daha batağında çırpınarak yıllarını feda edecekti. Evet, terör bu vatana gerçekten bağlı olan insanları çok üzdü ve hâlâ üzmeye devam ediyor. Ancak darbe yapmasını bekledikleri silahlı kuvvetlerin de katkıları ile güvenlik güçleri kötüye fırsat vermedi ve etkin bir mücadele yürüttü. Sonra müflis tüccar misali eski defterleri karıştırdılar. Gezi şiddetinin yıl dönümünde umutlandılar. Âdetleri olduğu üzere yine yanlış hesap yaptılar. Gezi toplum vicdanında çoktan mahkûm olmuştu ve demokratik siyasete karşı şiddet içeren bir kalkışma olduğu tescillenmişti. Gezi şiddetinin yıl dönümünden de istediklerini elde edemeyince şimdi liselere kanca atıyorlar. Ateşle barutu yan yana getirip, bir türlü alevlendiremedikleri son kullanma tarihi geçmiş devrimci şiddetleri ile liseli gençlerin bağrını yakmaya çalışıyorlar. Terör destekçisi gazeteler, televizyonlar ve sosyal medyadaki operasyon birimleri faaliyete başladı bile. Güneşin doğudan doğması gibi devrim de liseden başlayacakmış. Bu nasıl bir devrimse ateşi memleketin şimdiye kadar ezilenlerinin değil, tuzu kurularının okuduğu liselerin bacasını sarıyor. Böylesine devrim ateşi değil ergen öfkesi denir, hani bir zamanlar pornoma dokunma diye meydanlara döktüğünüz ergenlerin öfkesi.
 
Kılıçdaroğlu şehit cenazesine gitmemelidir
 
Kemal Kılıçdaroğlu’na tavsiyemdir, bir müddet şehit cenazelerine gitmesin. Şehit cenazelerinde kendisine ve partisine gösterilen tepki sıradan bir öfke patlaması değil. “Bunlar AK Parti’nin adamları” diyerek suçu siyasi rakiplerine atmak da kurtarmaz çünkü bağrına şehit acısı ve memleket derdi düşmüş kişilerin öfkesi bu. Memleketin vakar, ağırbaşlı, edepli, ne dediğini ve ne istediğini bilen, söyleyecek sözü olan ama söz sırasının gelmesini bekleyen makul çoğunluğu, Kılıçdaroğlu’nu ve CHP’yi şehit cenazesinde istemiyor. Ne demişti şehit polisin polis olan zevci: “Biz Türk'üz, polisiz, Müslümanız, gerisini söylemeye gerek yok. Yer değiştirmek istedim. İçimden öyle geldi, müdürümün soluna geçtim.”
Elbette ana muhalefet partisinin şehit cenazesine gitme hakkı vardır. Lakin bugün o gün değil. Çünkü:
  • Sözlerin sahibi şehit cenazesinde bakan yuhalayan bindirilmiş kıtalardan değil;
  • CHP’nin HDP ile “iyi salladığını” bilen;
  • Barikatların arkasındaki teröristlerin “genç arkadaşlar” diye temize çıkartılmaya çalışıldığını fark eden;
  • CHP’nin terör saldırılarından sonra PKK’yı değil hükümeti kınadığını gören;
  • Çözüm sürecinde barışı desteklemeyip, terör saldırıları başladıktan sonra barış çağrıları yapıldığını duyan;
Yani bu ülkenin gören, duyan, bilen ve fark eden ama buna rağmen nasıl olsa sandık kurulur diyen, sandığı da kurdurmazlarsa vakti saati gelince büyük mahkeme kurulur diyen makul çoğunluğunun öfkesidir bu.
Ne tencere tava gürültüsüne, ne doyumsuz gezici öfkesine ne de ergen liseli beyaz Türk protestosuna benzer.
Tam da bunun için Kılıçdaroğlu bir müddet şehit cenazesine gitmemelidir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.