Bugün pazar... Pazar günleri nedense, insan sosyal tarafı ağır basan yazı yazmak istiyor. Lakin bu bir güne hiçbir şekilde sığması mümkün olmayan o kadar çok konu var ki! Hangi birini ele alacağınızı şaşırıyorsunuz. Mesela: Siyasi parti yöneticilerinden tutun da, devletin en önemli kurumlarının tepelerinde görev yapmış kişilerin isminin karıştığı rüşvet olayları, bu makam sahiplerinin yer altı dünyası ile olan tuhaf ilişkiler... Telefon konuşmaları gazetelerde deşifre edildikçe; bu kadarı da olmaz dedirten cinsten. Kendi bankasını hortumlamış iş adamlarının kanun pençesinden kurtulmak için rüşvet işini yurt dışına da taşırması vs. Beri tarafta Rahşan Ecevit gibi, laisizmin savunuculuğunu yapmakla ünlü birisine bile, "Din elden gidiyor..." dedirtecek kadar artmış olan misyoner faaliyetleri ve bu faaliyetlerin toplumdaki yansımalarının vardığı boyutlar. Sapık düşünce ve cereyana kapılan genç insanların girdiği bunalımlar, işledikleri cinayetler ve artan intiharlar. Uçucu ve uyuşturucu madde müptelası sokak çocuklarının estirdiği terör. Manadan kopan ve tamamen maddeye dalıp duyarsızlaşan insanımız. Güney Asya'daki tsunami felaketi sebebiyle, Hıristiyan Batı'da bile yılbaşı eğlenceleri iptal edilirken, hiçbir şey olmamış gibi tepinenlerimiz! Açe'deki aç ve biilaç insanları hiç görmeyen insanlarımız... Evet, gördüğünüz gibi mesele çok. Ama biz, bugün farklı bir konudan, ateistlerin dine dönüşünden bahsedeceğiz. Dünyanın en meşhur ateisti olarak bilinen İngiliz Felsefe Profesörü Anthony Flew , 81 yaşında inanç konusundaki düşüncelerini tamamen değiştirdi ve artık Allahın varlığına inandığını açıkladı. Flew, şimdiye kadar, tanrıtanımazlık konusunda kendi fikirlerinin etkisi altında kalmış olanlardan da özür diledi. Flew 'i Allah'a inanmaya sevk eden şey, fen bilimlerinin bunca ilerlemesine rağmen; kâinatın yaratılışındaki sırrın çözülememesi... Flew, tabiat düzenindeki kompleksite (iç içe, mükemmel işleyen düzen)'nin en güzel açıklamasının, bir yaratıcının varlığına inanmayı gerektirdiğini belirtiyor. Demek ki, bilimin ilerlemesi bazı insanların gözünün açılmasına, yardım ediyor! Enteresandır, insanın maymundan türediğini iddia eden, Evrim Teorisinin sahibi Darwin de; "Gözün yapısındaki san'at inceliğini düşündükçe, hayretimden tepem atacak gibi oluyor" demiş.(*) İnsanlar bazen ilmin ortaya koyduğu sonuçlara bakarak, bazen de başına gelen felaket ve musibetlerden ders çıkararak, inanmaya, inanç sistemine daha sıkı sarılmaya başlayabiliyor. Dış Haberler Müdürümüz Hayrettin Turan anlatmıştı; 1995 yılında 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve beraberindeki heyeti Brezilya'dan getiren uçak, türbülansa girip şiddetle sarsılmaya başlayınca, dinle imanla pek de alakalı olmayan bazıları, kadehini bile indirmeye fırsat bulamadan ellerini kaldırarak; (Ya Rabbî! Kurtar beni! Ne olur kurtar beni Allahım!..) diye yalvarıp ağlamış... Demek ki bazılarının Allahı hatırlaması için sıkıntıya düşmesi veya herhangi bir sebeple korku duyması gerekiyor! Sanat dünyasına mensup bazı kişilerin, geçirdikleri hastalıklardan sonra, dine daha fazla sarıldığını zaman zaman medyadan öğreniyoruz. Bir de ünlü meslektaşımızın inanç dünyasındaki değişiklik son günlerde fazla yazılıp çiziliyor; Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmenliğine getirildiği ilk günde, beyin kanaması geçiren Serdar Turgut 'un, "Artık ateist değilim. Allah'a inanıyorum..." açıklaması çok manidar. Zaman Gazetesinden Nuriye Akman 'a verdiği röportaj'da Turgut; yürüyemediğini, anladığı an içinde esen fırtınanın onu iç dünyasına döndürdüğünü ve manevi değerleri tattığını söylüyor. Duanın gücünü keşfettiğini, ilk defa kurban kestiğini ağlayarak açıklayan Serdar Turgut; artık adım atarken de, gazeteyi yaparken de Allah'ı andığını ifade ediyor. Ve dini konularda daha fazla bilgi sahibi olmak istediğini belirtiyor. Buna benzer örnekler çok fazla. 1999'daki depremden sonra namaz kılmaya başlayanların sayısı oldukça kabarıktı. "Bir musibet bin nasihatten evladır" atasözü, bu gibi durumları en iyi şekilde açıklıyor. İnsanlar bazen nasihatten çok, musibetlerden ders alıyorlar. Önemli olan ders çıkarabilmek... ..... NOT: Merhum Yalçın Özer, aramızdan ayrılalı tam üç yıl oldu. Onu hiç unutmadık. Yokluğunu her geçen gün daha çok hissediyoruz. Kendisini rahmetle yad ediyor, yakınlarına ve sevenlerine sabır ve metanet diliyoruz. ..... (*) Tam İlmihal, Seadeti Ebediyye, Hakikat Kitabevi, İstanbul-2004; Shf. 1041.