Gıda ve su denetiminde ne kadar ciddiyiz?!.

A -
A +

Birkaç günden beri, damacana suları ile ilgili haberler medyada hayli yoğun. Öyle şeyler yazılıp çizildi ki, şu hararetli günlerde, hayat kaynağı olan suya karşı insanlarda büyük tedirginlik ve tiksinti meydana geldi... Temiz ve "KAYNAK SUYU" diye, ciddi bedeller ödenerek satın alınan bazı marka sularda, tespit edildiği iddia edilen zararlı maddelerin listesi hayli uzun ve ürkütücü. Yazın en sıcak günlerinde ve tam da ramazan ayında, birdenbire patlayan bu su haberlerinin temelinde, başka hangi "DÜRTÜLER" yatıyor acaba? Su piyasasını allak bullak eden, ilgili esnafı isyan noktasına sürükleyen; her gün yeni söylentilerle tırmandırılan belirsizlik ve keşmekeş durum, nihayet Sağlık Bakanlığının dün beş tane markayı; "Sağlıksız su sattığı" yolunda deşifre etmesiyle, yeni bir sürece girmiş bulunuyor. Bakalım arkası nasıl gelecek!.. İşin püf noktası, gıda ve içecek alanında, yapıldığı söylenen denetimlerin ciddiyet derecesidir. Nedense bizde bu tür denetimlerin devamlılığı ve belli bir standardı yoktur. Standart dediğimiz şey, elbette kâğıt üstünde mevcuttur. Lakin uygulamada durum genellikle laubalilik kokar!.. Mesela tatlıcı esnafı denetlemek, nedense hep bayramlarda akla gelir. Her sene dini bayramların öncesinde, bazı belediyelerin görevlileri, yanlarına basın mensuplarını da alarak alay-ı vâla ile denetim(!) yaparlar. Sanki baklava, pasta ve kadayıf, sadece bayramlarda yeniliyormuş gibi... Fırıncı, börekçi vb. esnafın denetiminde de benzer durum söz konusu. Şayet özel bir ihbar veya satılan üründe, skandal bir madde ortaya çıkma durumu olmazsa, medyatik denetimler ramazan ayı münasebetiyle yapılır. Oysa yiyecek ve içecek maddeleri, insanların her gün tükettiği şeylerdir. Dolayısıyla denetiminin de daimi olması gerekir. Zaten caydırıcı olmasının gereği de budur. Kırk yılda bir, yanlış yapan bir esnafı teşhir etmekle, ciddi denetim yapılmış sayılmaz. Evet, temizlik ve sağlık şartlarına uymayan, hile yapan kişinin teşhir edilmesi, yerine göre etkili bir ceza sayılabilir. Ancak bunun kalıcı olmayacağını da iyi bilmek gerekir. Bir yerde deşifre olan kötü niyetli kişi, mekân değiştirmek suretiyle, kendisini kamufle edebilir ve unutturabilir. Önemli olan insanları teşhir etmek değil, onları kalıcı biçimde standartlara uyma kalıbına sokma becerisidir. Bunun da yegâne yolu ciddi denetimdir. Son zamanlarda medyada bozuk gıda haberleri bir furya halini aldı. Her gün bir gıda çeşidine dair spekülasyonlar gazete sayfalarını işgal ediyor. Mesela birkaç gündür baklava üretiminde yapılan hileler gündemde. Bu tür yaklaşımlar, muntazam bir denetim ve takipten ziyade, sanki tesadüfen ortaya çıkan durumların anaforunda sürüklenme görüntüsü veriyor. O da varmış, bu da varmış, meğer neler yiyormuşuz gibi, sansasyon ve bazen de asparagas tarafı ağır basan haberlerle, insanların kimyası da bozulabiliyor. Böyle laubalilikler yerine, insanları yanlış yapmaktan hakikaten caydıracak ve suiistimal yapanları da pişman edecek tarzda, hem eğitici hem de gerektiğinde cezalandırıcı tatbikata ihtiyacımız var. Aksi halde, halkımızın midesini bulandıran haberlerin sonu gelmez!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.