"Türbanı kaza etmek!.."

A -
A +

Başlığı yanlış okumadınız değil mi? İfade aynen öyledir ve Türkiye'nin en büyük üniversitelerinden birinde, rektörlük görevini yürütmekte olan bir tıp profesörüne aittir... Son gönlerde çok sık olarak, tıp profesörlerine atıfta bulunmam yanlış anlaşılmasın. Tıpçı olan hocalarımızdan; rektör sayısı fazla olduğu ve hemen hepsi de dikkat çekici(!) konuşmalar yaptığı için, böyle oluyor. Herhalde bugüne kadar hiçbiriniz; "Türbanın kaza edilmesi" gibi, garip bir söz duymadınız. Duymadınız çünkü, ilkokul eğitimi seviyesinde dahi dini bilgiye sahip olan herkes bilir ki; "türban", yani baş örtüsü için "kaza etmek" gibi bir kavram veya hüküm söz konusu olamaz. Son zamanlardaki baş örtüsü tartışmaları, mesleği ilahiyatçılık olmayan ama din hakkında da atıp tutan; ülkemizdeki profesörlerin büyük ekseriyetinin, din bilgisi ve din kültürü açısından ne kadar acınası bir durumda olduğunu, bir kere daha açıkça gösterdi. Sadece profesörler değil; her gün akıl ve fikir satan pek çok ünlü yazar-çizerden, bir kısmı uzun yıllardır liderlik pozisyonunda da bulunan, meşhur siyasetçilere kadar bu maalesef böyle!.. Milliyet'ten Fikret Bila'nın yazdığına göre, Deniz Baykal son bir haftada hep baş örtüsünün dini yönünü incelemiş, araştırmış, soruşturmuş. Salı günkü grup toplantısında bu konuda çalıştığı belli oluyordu. Ama bu iş öyle bir haftalık, bir aylık, bir yıllık mesele değil. Nitekim Sayın Baykal o konuşmasında, elmalarla armutları karıştırma misali sayısız hata yaptı. Zaten "Aydınlarımızın" çoğunun da yanıldığı nokta burası. Kulaktan dolma birkaç bilgi kırıntısı veya Batılı müsteşriklerden aktarılma-aşırılma birtakım yalan-yanlış malumatla, İslam Dini hakkında ahkam kesmeye kalkışıyorlar. Tabii her defasında da fena halde çuvallıyorlar. Düşünebiliyor musunuz; yaşı yetmişe dayanmış bir profesör, kargaları bile güldürecek tarzda, "Türbanı kaza etmek"ten bahsediyor. Sayın profesör, burada dursa iyi. Ama daha da ileriye gidiyor: Diyor ki: "1.5 milyar Müslüman var. Bunların hepsi hacca gidebiliyor mu?.." Ne yazık ki, bu sayın bilim adamı, İslamiyetin beş şartından biri olan haccın kimlere farz olduğunu, yahut haccın şartlarının ne olduğunu bilmiyor. Şartlarla farzları, emir ve yasakları tefrik edemiyor. Namaz ve oruç gibi ibadetler için söz konusu olan "kaza" mefhumunu, götürüp baş örtüsü meselesiyle karıştırıyor!.. Elbette herkesin dini konularda derin bilgiye sahip olması mümkün değildir. Ancak burada, dinle ilgili en temel ve asgari bilgi söz konusu... Anlı şanlı medyamızda da daha önce; "Hac bu sene de kurban bayramına rastgeldi..." biçiminde haberler yapılmamış mıydı? Utanç verici! Peki işin doğrusu nedir? İşin doğrusu, insanların bilmedikleri alanlarda konuşmaması, konuşmak zorunda kalsa bile ihtiyatlı konuşması, yani öyle her şeyi biliyormuş gibi ahkam kesmemesi... Bir tane ateist, hem de inanç düşmanı yazar; İngilizce, Fransızca sözlüklerden bakarak Kur'an-ı kerimin örtünme ile ilgili ayetlerinin yanlış tercüme edildiğini iddia ediyor iyi mi!.. Cehaletin dip cesaretiyle böyle Don Kişotluk yapan kalemşor o kadar çok ki... Diyanet İşleri Başkanı; "Sözlüğe bakarak ayet tercüme etmeye kalkışmak, balta ile saat tamir etmeye benzer!" diye, bu tiplere pek güzel cevap verdi. Her fırsatta bilimden, bilimin kurallarından bahseden; ama bilmediği şeyleri biliyormuş gibi konuşup trajikomik durumlara düşen bilim adamı, aydın, yazar-çizerlere şu beyit ne güzel bir hatırlatmada bulunuyor: "Siper endâz-ı acze, hasmın tigi hunfeşan çekmez/Hâmuşân-ı edep, endişe-i zahm-i zebân çekmez." (Haşim). Beytin açıklamasını müsaadenizle yapmayayım, nasıl olsa entelektüellerimiz onu da pek güzel bilirler!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.