"Vehim tacirleri..."

A -
A +

Başbakan Tayip Erdoğan, dün partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada birkaç kere "vehim" ifadesini kullandı ve "vehim tacirleri"nden, "Türkiye'yi yeniden vehimler ülkesi yapmak isteyenler"den bahsetti. Son zamanlarda, belli kesimlerin özellikle, gündeme getirmek istedikleri; gündemde tutmak istedikleri bu vehimlere dayalı olarak bir politika yürütmek istedikleri aşikâr bir durumdur. Bu konudaki örneklere değineceğiz ama, ondan önce "vehim" kavramına bakmakta fayda var. Kısaca yersiz; asılsız ve sebepsiz endişe, korku ve kuruntuları ifade eden "vehim"in ilgili tıp dalında daha geniş ve bilimsel başka tanımları olabilir ama, burada o kadar detaya girmenin lüzumu yoktur. İsterseniz bunun yerine, çocukluğumda rahmetli babaannemden duyduğum masalımsı bir vehim hikâyesini anlatayım... Hem biraz da eğlenceli olur! Vaktiyle bir köyde evlenme çağına gelmiş genç bir kızın vehimlerinin nasıl bir vahamete dönüştüğünü anlatan ilginç bir hikâye. Eskiden köy düğünleri genellikle iki gün sürerdi. Şimdi de böyle uygulamalar var ama, artık buralarda da düğünler tek güne indirilmiş durumda... Eski usulde, damat tarafının düğün davetlileri, birinci günün öğle sonrasında kız tarafının evine gider. Orada ziyafet ve çeşitli eğlencelerle neredeyse bütün gece ayakta geçirilir, sabahın erken saatlerinde gelin baba evinden alınarak bu defa damadın evine gidilirdi... İşte böyle bir düğünde davetliler gelin kızın evine gelmiş. Sabahleyin gelin alayının yola çıkma hazırlıkları yapılırken, damadın kaynanası, son defa biricik kızından bir istekte bulunmuş: -Can kızım, çeşmeden taze bir su getir de ayranı yayayım! Bilenler bilir, köylerde ayran yaymak için sabahın erken saatlerinde köy çeşmesinden taze su alınır. Hatta bu su için çeşmeye en erken gitmek, köy kadın ve kızları arasında yarışlara bile sahne olur. Çünkü çeşmeye en erken giden, en çalışkan ve diri kimse kabul edilir!.. Gelin olacak kız, yeni bir hayata başlayacak olmanın heyecanı ve biraz da endişesi ile çeşmeye gitmiş. Kovalarının dolmasını beklerken oturup çeşme önündeki gölün durgun suyunu seyre dalmış. Bu esnada göl kenarındaki elma ağacından bir elma suya düşüp dalgın gelini ürkütmüş... İşte ondan sonra vehim denen kuruntunun ucu uzamış da uzamış! Gelin kızımız başlamış düşünmeye; -Artık gelin oluyorum. Bir süre sonra çocuğum olacak. Günün birinde baba evini ziyarete geldiğimde annem beni yeniden suya gönderecek. Tabii çocuğum da benimle çeşmeye gelecek ve bu elma ağacının üzerine çıkacak. Belki de bu elmanın suya düşmesi gibi o da ağaçtan düşüp gölde boğulacak!.. Artık kuruntuyu sınırlamanın ve durdurmanın imkanı yoktur. Gelin kız hıçkırıklara boğularak ağlamaktadır. Derken hayli zaman geçer. Anne merak edip kızının peşine gider. Bakar ki ağlıyor. Sebebini sorunca bu kuruntusunu aktarır. Artık anne de vehmin girdabındadır. Bu defa anne kız birlikte ağıt yakmaya başlar. Zaman öylece akıp gider. Damat tarafı bir an evvel yola koyulmak için sabırsızlanır ama, ne gelinden ne kaynanadan haber yoktur!.. Bu defa kızın babası merak edip, köy çeşmesine koşturur. Gördüğü manzara birden onun da kontrolünü kaybettirir. Nedir ne oluyor? Sorularına aynı cevabı alır. O da başlar ağlamaya... Artık aile boyu ağıt yakılmaktadır! Böylece saatler geçer, tabii düğün alayı merak ve endişe içinde... Çaresiz damat tarafının adamları köy çeşmesinin başına gitmek zorunda kalır. Gördükleri tablo onları şok etmiştir. Ne oldu, bunların başına ne felaket geldi acaba?!. Cevap aile boyu vehim ya da kuruntudur... Babaannemin anlattığına göre, damat tarafı, durumun vahametini görüp; (Kızınız da... dünürlüğünüz de yerin dibine batsın!..) diyerek, çekip gitmişler!.. Sonuç vehimli aile için gerçekten vahim olmuş... Hikâyeyi özetleyerek anlatmaya çalıştım. Bunun başka versiyonları da olabilir. Maksat asılsız, temelsiz ve sebepsiz korku ve endişelerin, kuruntuların insanları ne hale getirebileceğini bir hikâye ile anlatmaktı. Belki buna gerek de yoktu. Çünkü Sayın Baykal'ın dünkü CHP Grup konuşmasında, Çorlu'daki 23 Nisan törenlerinde, çocukların giydiği eski günleri hatırlatan fesli ve çarşaflı kıyafetlerden yola çıkarak, irtica tehlikesinin perçinleştiğini anlatması, böyle kuruntulara yeterli ve çarpıcı örnek teşkil ediyor aslında. Ama dedik ya, biraz eğlenceli olsun... Temennimiz, Türkiye'nin çok uzak olmayan bir gelecekte bütün yersiz korkularını, endişelerini ve vehimlerini geride bırakmış ülke konumuna gelmesidir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.