Parçalanmış bir akıl...

A -
A +
Öncelikle şunu ifade etmeliyim. Birilerinin (Bugünlerde "üst akıl" da deniyor) öncelikle bu ülke için öngördüğü şey, "kolektif aklını" sonra da siyasetini parçalamaktır.
Tıpkı Orta Doğu'da gerçekleştirilen "kontrollü sorun" ilkesi çerçevesinde bizi de etnik, dini/mezhepsel, siyasi pek çok fraksiyona bölerek birlikten doğan gücümüzü zayıflatmaktır; yine tıpkı Foucault'nun "bireyselleştirme"ye yüklediği manada olduğu gibi.
Çünkü bir "cemaat" ruhuyla birbirine sarılan ve belirli bir mefkûre etrafında toparlanan insanları yıkmak/yok etmek oldukça zordur. Bunu bilen ve sömürmeyi kendisine ana felsefe yapmış vahşi kapitalizmin ana hedefi, insanları birbirine bağlayan, tarih ve inanç birliktelikleriyle örülmüş duygu bağlarını koparıp onları birer "tekil" haline getirerek önce birbirine kırdırıp zayıflatmak, sonra da zahmetsiz bir şekilde kavga ettirdiklerinin malına ve mirasına konmaktır.
Bu, sömürge hareketleriyle elindekileri Batı'ya kaptıran Afrika'nın acı tecrübesiyle, I. Dünya Savaşı sonrası bütün imkânlarını Avrupa'ya kaptıran Arapların ve tabii ki bu satırların alamayacağı kadar daha pek çok örnekle sabitlenmişken, hâlâ bu ülkede birilerinin bu gerçekle bakamaması çok manidar ve acıdır.
Bu ülkeye zarar vermek isteyen ya da bu ülkenin zarar görmesini bekleyen veya bu zararın kendi ülkesine sızmasına aracılık eden pek çok mahfilin, kirli hatta kirliden de öte ilişkileri de bu denli deşifre olmuşken, nasıl oluyor da hâlâ sığ bile denemeyecek seviyelerden tahlillerle karşı karşıya kalabiliyoruz.
Daha "dün" denecek kadar kısa süre önce (tartışılabilir olsa da) çok önemli bir sürecin "Milli Birlik ve Kardeşlik" yanında olmayanların, yaklaşık üç yıl boyunca bu ülkede "anaları ağlatmamış" bir süreci yerden yere vuranların bana göre bugün şehadete ulaşmış kardeşlerimiz için sarf ettiği sözlerin hiçbir gerçekliği ve samimiyeti yoktur.
Üstünlük vesvesesi veren çeşitli taassuplarından kurtulamamışların aslında o günlerde talep ettikleri şey, maalesef bugün yapılmak zorunda kalınan şeydir. Bugün şehitlerimiz için "timsah gözyaşı" dökenler o gün bu yolun üreteceği kaçınılmaz sonuçlardan birinin de bu olacağını bilmiyorlar mıydı?
Ama birileri çıktı ve "kırk yıldır devam edegelen bu acılar dinsin" diye, bir vatan evladının burnu kanamasın diye, âdeta kendilerini "siper" ederek en başta, bugün şehitlerimiz üzerinden manipülasyon yapanları ikna etmeye çaba harcamadı mı?
Kolektif aklımızın parçalanmasına izin verenler istidlal (ispat) yeteneğinden mahrum olarak yani âlimlerinin izlediği yolları unutmuş olarak hadiseleri ve görünenleri değerlendiriyorlar. Kelam ilmindeki Burhan-ı Limmi, Burhan-ı İnni yani (eser sahibinden eserine ya da eserden eser sahibine)  bir yol açmayı ön yargılarına esir etmiş gibi görünüyorlar.
Ortaya konan devasa çabalar ve eserler (eksiklere rağmen) "kör" eden ön yargıların esiri olmuş durumda. "Parçalanmış akıl"ın oluşturduğu "parçalanmış siyaset" maalesef ön yargılar üreten "parçalanmış vicdan"larında temel kaynağı haline geldi.
Düşünün ki insanlar, tarafsız akılların ve vicdanların bigâne kalamadığı, başarıdan vâreste tutulamayacak büyük hizmetlerden istifade ettikleri halde, hayatlarına kattığı zenginliği bizzat yaşadıkları halde, müessiri yani eser sahibini inkâr edebilmektedir. Hâlbuki çok az bir çabayla bir akıl o eserin tek başsına vüvûda gelemeyeceğini bulabilir. Buna rağmen gerçekleşemeyen takdir ve takdirin itirafı, parçalanmış vicdanların körleştirdiği idraklerden başkaca neye delalet edebilir.
Aklımızı yeniden bir araya getirecek, ortak değerler ve üst bir bakışı yeniden yakalamak zorundayız. Bizi ve zihnimizi parçalamak isteyen iradeleri fark edebilmenin yolu aynı gemiyi paylaştığımız insanları soyutlaştırmamaktan ve onlarla empati kurabilmekten geçiyor. Taassup, soyutlaştırma ve yabancılaşma ise elimizdekilere göz dikenlere yarıyor.
Biz birbirimizi yok sayarken, yok ederken, eritirken, incitirken, takdir etmezken onlar salyalarını akıtarak elimizdekileri vahşi midelerine indiriyorlar...
Vakit, tanıma, takdir etme, birlik olma vaktidir oysa İsmail Gaspıralı'nın dediği gibi: "Dilde işte ve fikirde birlik..." tabii bir de dinde birlik olursa "nurun ala nur"...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.