Hakiki iman nedir?

A -
A +

Sual: Hakiki imana kavuşmak için ne yapmak gerekir? CEVAP: İslamiyet'in emirlerini yapmak nefsin tezkiyesi yani küfürden temizlenmesi ve kalbin tasfiyesi yani günahlardan temizlenmesi içindir. Nefis temizlenmedikçe ve kalb selamet bulmadıkça, hakiki iman hasıl olmaz. İman, üç kısımdır: 1- Dinin hükümlerini bilmeyen, ana babasından gördüğü gibi ibadet eden, inanan kimselerin imanına Taklid-i iman denir. Böyle kimselerin imanının gitmesinden korkulur. 2- Dinin hükümlerini yani farz, vacip, sünnet, müstehab, mubah, haram, mekruh ve müfsidi ilmihalden öğrenip amel eden kimselerin imanına iman-ı istidlali yani delil ile anlayarak bilmek demektir. Böyle kimselerin imanı kuvvetlidir. 3- Ariflerin imanıdır. Herkes dinsiz olsa, onun kalbine asla şüphe gelmez. Onun imanı Peygamber imanı gibidir. Buna iman-ı hakiki denir. Akıl yolu ile kalbde hasıl olan iman, imanın suretidir. Çünkü nefis, bu imanın tersini istemekte, küfründe inat ve ısrar etmektedir. Böyle iman, safra hastasının, şekerin tatlı olduğuna iman etmesi gibidir. Her ne kadar inandım dese de, vicdanı, şekeri acı bilmektedir. Safrası düzeldikten sonra, şekerin tatlı olduğuna hakiki iman hasıl olur. İmanın hakikati de, nefsin tezkiyesinden ve kalbin itminanından [hakiki imana kavuştuktan] sonra kalbde hasıl olur. İşte böyle hakiki iman yalnız Evliyada bulunur ve elden gitmez. Şu âyet meali, bu müjdeyi göstermektedir: (Biliniz ki, Allahın evliyası için, azab korkusu, nimetlere kavuşmamak üzüntüsü yoktur.) [Yunus 62] Hz. Said bin Cübeyr diyor ki: Üç türlü kalb vardır: 1- Müminin kalbidir. Temiz ve sevgi ile Allahü teâlâya bağlıdır. 2- Katı, ölü kalbdir. Kimseye acımaz. 3- Hasta kalbdir. Bu, münafıklık hastalığıdır. İlki kurtulur, son ikisi ise azaptadır. Müminin kalbi selimdir. Kalbi selim övülüyor. Bir âyet meali: (Kalbi selim ile gelen hariç, o gün, mal ve çocuklar fayda vermez.) [Şuara 88-89] Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki: Allahü teâlâyı tanımak iki türlüdür: 1- Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri gibi tanımak, 2- Tasavvuf büyüklerinin tanımaları. Birinci şekildeki imanda nefs azgınlığından vazgeçmemiştir, iman hakiki değil, mecazidir. Bu iman gidebilir. İkincisinde nefs de imana geldiği için iman yok olmaktan korunmuştur. (Ya Rabbi, senden sonu küfür olmayan iman istiyorum) hadis-i şerifi ve Nisa suresinin (Ey iman sahipleri, iman edin) mealindeki 136. âyet de hakiki imanı bildirmektedir. Bu âyet, (Hakiki imana kavuşun) manasındadır. İmam-ı Ahmed ilim ve ictihadda çok yüksek dereceye sahip olduğu hâlde, hakiki imana kavuşmak için Bişr-i Hafi [ve Zünnun-i Mısri] hazretleri gibi evliyanın sohbetinde bulundu. İmam-ı a'zam da, ömrünün son yıllarında Cafer-i Sadık hazretlerinin sohbetinde bulunduktan sonra, (Bu iki sene olmasaydı, Numan helak olurdu), yani (Hakiki imana kavuşamazdım) buyurdu. Her iki imam da ilimde ve ibadette son derece ileri oldukları hâlde, tasavvuf büyüklerinin sohbetinde hakiki imanı elde ettiler. (2/10) Senaullah-i Dehlevi hazretleri buyuruyor ki: Tasavvufta fena makamına kavuşan, muhakkak imanla ölür. Bekara suresinin (Allah imanınızı zayi etmez) mealindeki 143. âyeti ve (Allahü teâlâ, kullarının imanlarını geri almaz. Fakat âlimleri yok ederek ilmi geri alır) hadis-i şerifi, hakiki imanın ve batın ilminin geri alınmayacağını göstermektedir. (İrşad-üt-talibin) > Tel: 0 212 - 454 38 20 Faks: 0 212 - 454 38 29 www.dinimizislam.com

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.