Haç-Hilal savaşının tamamen silinmiş olduğunu düşünmek iyimser bir hayalden ibarettir. Hristiyan Batının Müslüman Doğu'ya karşı kanlı taarruzları günümüze gelene kadar çeşitli görünüm ve içerikte her asırda kendini göstermiştir. Sadece silahlı kısmı sona ermiştir. Günümüzde kültürel ağırlıkta yeni bir kılığa bürünen Haçlı zihniyeti, daha ziyade siyasi ve iktisadi sahalarda kendini göstermekte, Müslüman beyin ve kalplere sinsice saldırmaktadır. Batının düşünce ve ruh yapısına sömürgeciliği musallat eden Haçlı Seferleri 1270'teki 8. seferle sona ermiş gibi görünse de; 1363'teki Sırpsındığı'ndan 1915'teki Çanakkale'ye kadar Osmanlı ile yapılan her savaş aslında birer Haçlı Seferidir. Haçlı zihniyeti, günümüzde de Filistin, Irak, Çeçenistan, Bosna, Kosova ve Afganistan'da bitmek tükenmek bilmeyen bir kin ve hırsla yeni saldırılar düzenlemektedir. İslam Dünyası'nın, Haçlı taassubundan kurtulmak için "çağdaş Selahaddin Eyyubi"lere ihtiyacı vardır. Haçlı zulmü ve katliâmının doruğa ulaşmasında kilisenin ve Hristiyan din adamlarının teşvik ve tahrik edici gayretlerinin büyük rolü vardır. Kilisenin dini motiflerle süslü nefret ve kin çağrısının yakın geçmişi hatta günümüzü de yönlendirdiğine Batılı otoriteler de tanıklık ediyor. Çanakkale Savaşı'nı izleyen Sunday Times Gazetesi Yayın Müdürü E. Ashmead Bartlette, "klasik haçlı zihniyeti"nin çıkartmadaki rolü hakkında şu dikkat çekici tespitleri yapmıştır: "...Son Haçlı Seferi'nden beri ilk defâdır ki Batı, Doğuya yönelmiş bulunuyor. Hristiyanlık âlemi, Fatih Sultan Mehmed'in 29 Mayıs 1453 meş'ûm tarihinde Bizans İmparatorluğuna indirmiş olduğu şiddetli darbenin öcünü almak için toptan harekete geçmiş bulunuyor." İngiltere'nin Cambridge Üniversitesi Kilise tarihi uzmanlarından Jonathan Riley-Smith de bu görüşe şu ifadelerle ortak oluyor: "Haçlılar, bugün aynı mücadeleyi, dinî şiddet ve etnik temizlik adı altında sürdürüyor." İslamın boğazına geçirilen ip Her vesileyse Türkiye'ye insan hakları dersi vermeye kalkan Batı, insanın kanını donduracak, aklın ve havsalanın sınırlarını zorlayacak sayısız vahşet ve şiddet eyleminin de sahibidir. Ancak, bugün bunları hatırlamak bile istemiyor. İşte, tarihin her döneminde insan haklarından sınıfta kalan Batının, İslam'a duyduğu düşmanlığa birkaç kanıt: Avrupa'yı Ümit Burnu üzerinden doğuya bağlayan deniz yolunu bulmasıyla dünya sömürgecilik tarihinde yeni bir sayfa açan "İsa Tarikati ŞövaIyesi" Portekizli denizci Vasco de Gama, Güney Hind adalarına ulastığında şöyle demişti: "İşte şimdi İslam'ın boğazına ipi geçirdik. Bu ip çekilmeye devam edecek, neticede boğaz sıkılacak ve Müslümanlık ölecektir..." 1096'da Haçlılar, Kudüs'e girip 70 bin Müslümanı kılıçtan geçirdikten sonra Gödofroi dö Buygon, Papa II. Urban'a yazdığı mektupta, oluk oluk Müslüman kanı döktüğünü ve bundan nasıl memnuniyet duyduğunu şu sözlerle anlatıyor: "Kudüs'te bulunan bütün Müslümanları katlettik: Mâlumunuz olsun ki, Süleyman Mâbedinde atlarımızın diz kapaklarına kadar, Müslüman kanına batmış olarak yüzüyoruz." Günümüzde de benzer örneklere rastlamak mümkün. Şekil ve kılık değiştirse de "Haçlı zihniyeti ve taassubu" halen varlığını korumaktadır. İşte bir örnek: İtalya dışişleri eski bakanı Gianni De Michelis, 1989'da Avrupa Birliği'ne sunduğu bir raporda, İslam'ın Batıyı kuşatmasına mani olmak için 14 milyar dolarlık yeni bir Haçlı savaşı önerdi. İşte ilgili rapordan sadece birkaç cümle: "Başta Cezayir olmak üzere Kuzey Afrika'da Tunus hariç Müslüman gençler hızla İslami ahlakla yükseliyor. Bu ise Avrupa'nın güney tarafından İslam ile kuşatılması demektir. Kuzey Afrika'daki İslami uyanışı bozmak için Müslüman gençleri gece kulüplerine, fuhuş ve kötü alışkanlıklara kanalize etmeliyiz. Bu ise onların küçük yaşta Kur'an-ı kerim ve dini bilgileri öğrenmesine mani olmaktan geçer!"