Çerve kirliliğinin doğumlar üzerinde tesiri vardır. Dünyada olduğu gibi şişmanlık (obezite) erkeğin "meni"sine tesir eder. Kadının ise "yumurta"sına 5 defa tesir eder. Dünya genelinde boşanmaların 5 tanesinden 4'ünün sebebi facebook olduğu istatistikle ortaya çıkmıştır. Türkiye'de yılda 120 bin boşanma yaşanmaktadır. Bu durum son derece tehlikelidir. Bu doğumu frenlediği gibi; kötü alışkanlıkların ve bağımlılıkta gençlerin çoğu bölünmüş ailelere aittir. Aile Bakanlığının uzmanlarının boşanmak isteyenlere boşanmadan önce psikolojik ve sosyal konularda yardımcı olmakta ve boşanmayı önlemesi gerekmektedir. ABD, AB ve sanayileşmiş ülkeler başta Türkiye olmak üzere İslam ülkelerine doğum kontrolü ve nüfus planlaması adı altında para ve sair yardımlarlarla nüfusun azaltılması hedeflenmektedir. Ve bu konuda Türkiye'de başarılı olmuşlardır. Bu konuda Türkiye'de bazı holding ve zengin iş adamlarını kullanmışlardır. Bunların telkin ettiği görüşe göre: "Fazla nüfus artışı ekonomimizin müsbet yönde gelişmesini önleyici özellikte olup, bunun akıllı yoldan frenlenmesi gereklidir." Bazı iddialar kasıtlı ve art niyetli olup Türkiye'nin nüfusunun 100 milyona ulaşmasını önlemeye yöneliktir. Fransa'da çıkan Le Figaro dergisinin bu konudaki yazısının bir bölümü şöyledir: "Akdeniz'de sahili bulunan Müslüman ülkelerin nüfusu hızla artarken; Hıristiyan ülkelerde nüfus artışı devamlı düşmektedir. 2020 yılında Akdeniz çevresinde 348 milyon Müslüman nüfusa karşı, 160 milyon Hıristiyan olacaktır. Ve Hıristiyan ülkelerden hiçbiri 60 milyonu geçemezken, Türkiye 100 milyona yaklaşacaktır. Türkiye Akdeniz bölgesinde ve Avrupa'da Rusya hariç nüfus ve yüzölçümü ile en büyük devlet olacaktır. Osmanlı İmparatorluğu devrinde Avrupa'nın titrediği unutulmamalıdır. 100 milyona ulaşacak Türkiye'nin Ortadoğu üzerindeki tesirinin en az süper güçler (ABD, Rusya) kadar büyük olacak ve bunun Avrupa için hayati öneme haiz olduğunu ve Türkiye'nin bu gücü ile İslam Dünyasının tek lideri olmaya namzet olacağını, Müslümanlar Akdeniz'i nüfusu, ekonomisi ile kuşatıyor." 1985 yılında Akdeniz'de sahili olan ülkelerde Müslüman nüfusu 161 milyon Hıristiyan nüfusu 165 milyon idi. Kalabalık nüfus ekonomik açıdan yük değil bir nimettir. Nitekim en ileri ihracat gelirine sahip ABD, Japonya ve Almanya ekonomisinin en büyük dayanağı kalabalık olan kendi iç piyasalarıdır. Dünya ekonomisi çeşitli krizler sebebiyle dalgalanmalar gösterir ve ihracat aşırı derecede azalabilir. Fakat kalabalık nüfus bu krizleri iç Pazar ile frenler. Fazla üretim fazla tüketim ile ülke ekonomisi ayakta ve güçlü durur. Nüfusu az ülkeler ihracat daralmasından aşırı derecede etkilenirler. Nüfus geçmişte olduğu gibi bugünde dünya siyaset platformunda ağırlığını hissettirmektedir. Gelecekte de aynı durum devam edecektir. ABD kalabalık nüfusu ile süper güçtür. Kanada'nın yüz ölçümü ABD'den fazladır. ABD gibi sanayileşmiş bir ülke olmasına rağmen az nüfusu sebebiyle dünya siyasetinde mühim bir yere sahip değildir. Nüfus artışı öyle hassas bir konudur ki, bir ülkenin nüfus artış hızı azaldığında o ülkenin yeniden nüfus artışını başlatabilmesi imkansız ya da o milletin ayakta kalabilmesi mümkün olduğu taktirde ancak ve en az 100 sene geçmesi gerekmektedir Uzmanlarına göre Almanya, Fransa, Bulgaristan ve Sırbistan'da nüfus devamlı azalmaktadır. Ve bu azalma aynı hızla devam ederse bu milletler 2100 yılında nüfus azalması yoluyla yok olacaklardır. Sovyetler Birliğinde ise bu asrın ortasında azınlığa düşecektir. İstatistik ilmine göre nüfus artışı yüzde 1 olan 70 yılda yüzde 2'de 35 yılda yüzde 3, 23 yılda yüzde 4 olur. 17 senede 1 misli artar. Fransız tarihçi Pierre Chauna "Bir Başka Yol" adlı kitabında: İslamın durdurulamaz bir hızla ilerleyişi karşısında ne yapmak gerektiği sorusuna "Biz de Müslümanlar gibi fazla çocuk yapmalıyız... Batı'yı çok zor günler beklemektedir. Kapsamlı bir nüfus düzenlemesine gitmeliyiz. Kuzey ve Güney arasında nüfus oranı gitgide aleyhimize gitmektedir. 30 sene öncesi onlardan nüfusça fazla idik..." Le Monde "Dünyada İslam" başlıklı yazısında Paul Jean Franceschini "Batı'da İslamiyetin hızlı yayılması bizleri korkutmaktadır. İslamın hücumu Viyanalıların yaşadıkları korkulu anları yaşatıyor. Düşman ordusu duvarlarımızın dibinde kamp kurmuş. Artık eskiden Tuna kıyısında Viyana bozgununa uğrattığımız dönemdeki gibi cesaret ve bir dayanışmaya da sahip değiliz. Netice: Bir ülkenin nüfus artışı ve münhasıran doğurganlık oranının yüksekliği o ülke için güç kaynağıdır. Avrupalı ilim adamlarının nüfusumuzu artıralım "kariyer yapma doğum yap" feryatları ve ileri sürdükleri gerekçeler İslam Dünyasındaki bazı gafilleri uyandırmalıdır. Uyanmalıyız ve yanlışlardan kurtulmalıyız