Görmüştük!

A -
A +

Önce bir soru: Bizi mercek altına alan diplomatların, yabancı gözlemcilerin ve gazetecilerin bu günlerde en fazla kullandıkları kelime nedir? Tahmin edeceğiniz gibi: - "Déjà vu" (Biz bu filmi, daha önce de görmüştük!) Gerçekten, ülke ne zaman tırlatsa, yabancılar, böyle tepki verir. Son üç yıldır, bu kelimeyi unutturmuştuk, ama dayanamadık, eski günlere döndük. Sicilimizi bir türlü düzeltemiyoruz. *** Deprem uzmanlarımız ne diyor? -Türkiye, bir deprem ülkesidir. Her an, herhangi bir yerde, deprem olabilir. Tedbirli olalım! Siyaset bilimciler ve strateji uzmanları da şöyle diyebilirler: -Türkiye, bir istikrarsızlık ülkesidir. Bir siyasi depreme, her zaman hazırlıklı olmak gerekir. Belki biraz abartıyorum, ama vaziyet aşağı yukarı böyle. Hemen ifade edelim ki, politik istikrarı ikame edebilecek, onun yerine geçebilecek bir iktisat politikası aracı, şimdiye kadar bulunamadı. Politik istikrarsızlık, finansal piyasalarda ve reel kesimde faaliyet gösteren aktörlerin ufkunu daraltarak, belirsizliğin artmasına, vadenin kısalmasına yol açıyor ve çok yüksek bir bedel ödetiyor. Özetlemek gerekirse, ülkemiz, ne kadar "Déjà vu" dedirtiyorsa, o kadar kendi kuyusunu kazmış oluyor. Ufkumuz kararıyor! Bol bol beyanat dinlediğimiz şu günlerde, ufkumuzu karartmaktan başka bir şey yapıyor muyuz? Eh, bu gidişle, cari açığımızı da buharlaştırırız, hatta "cari fazla" bile veririz. Hastayı bitkisel hayata sokarak, ateşini düşürebiliriz, ama şunlar da olur: * Enflasyon, çift haneye doğru yol alır. * Borç stoku artar, vade kısalır, faizler tırmanır. * Kur, şahlanır; Borsa, çakılır. * Gelmeye niyetlenen direkt yabancı sermaye, "Kaçan kurtuluyor!" demeye başlar. * Kredi notumuzu kırarlar, risk primi zıplar; borçlarımızı, giderek daha ağır maliyetlerle döndürmek zorunda kalırız. * Maaşımızı aldığımızda, elimize ulusal para geçtiğinde, derhal bir döviz bürosuna koşarız. * "Büyüme+Enflasyon=Kriz" denklemi, yeniden vizyona girer. * Sanayi sektörümüz, geçmişte olduğu gibi, faaliyet dışı kârlara, yani repoya ve bonoya daha fazla yaslanır. * Ekonomi, "dalgalı kur+dalgalı siyaset+yüksek enflasyon+yüksek faiz" dörtlüsünün insafına terk edilmiş olur. * 'Mortgage' mı? O da "garç, gurç" yapmaya başlar ve çöpe atılır. Sonra ne olur? Reçetenin gereklerini yerine getirmeyen huysuz bir hastanın ezikliği içinde, IMF'nin kapısını çalarız ve "Ben gene geldim!" deriz. Alacağımız cevap şudur: Daha önce verdiğimiz ilaçlara devam edin! *** Tebrikler! "2006 çok zor geçecek!" diyenler, bu sefer tutturdu. Haydi hayırlı krizler! Ne diyelim ? Déjà vu!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.