Kasvet bitti mi?

A -
A +

Yol engebeli, merkep topal, yük zücaciye..." Bundan bir sene kadar önce, borç yönetimine ilişkin karamsar senaryoları böyle simgeliyorduk. Türkiye'nin iç borçlanmasının sürdürülebilirliğini kısıtlayan faktörlere değiniyorduk. Diyorduk ki: * Sığ bir mali sistem içinde, iç borçlanma sebebiyle kamunun sahip olduğu pay nispi olarak çok büyük. Kamu, esasen çok cılız olan iç tasarruflara el koymaya devam ediyor. * Borçlanma, kısa vadeye yoğunlaşıyor. Özellikle kriz ortamında, vade daha da kısalıyor. * Başta enflasyon olmak üzere, risk primini artıran diğer birçok faktör reel faizlerin çok yüksek düzeyde oluşmasını sağlıyor. * Mali sistemin omurgasını oluşturan bankaların aktiflerinin giderek daha büyük bir bölümü iç borçlanma kâğıtlarından oluşuyor. Bankaların faiz, kur, likidite ve vade riskleri artıyor ve son derece kırılgan bir finansal yapı oluşuyor. Borç stokunun çevrilebilir olması ve risk primi üretmemesi için yapılması gerekenleri ise özetle şöyle sıralıyorduk: * Enflasyonist baskıya sebep olmayan istikrarlı büyüme ve düşük enflasyon. * Hedeflenen düzeyde faiz dışı fazla. * Reel faizlerin düşmesi. * Kur riskinin taşınabilir düzeyde olması gerekiyordu. Ayrıca, aktifinde Devlet İç Borçlanma Senedi (DİBS) bulunduran banka sektörü ve diğer yatırımcıların, kamunun gelecekte daha fazla borçlanmayacağına, itfalardan daha az borçlanmaya devam edeceğine, faiz dışı fazlanın süreceğine, böylece portföylerindeki bono ve tahvillerin değerleneceğine inanmaları gerekiyordu. Sağlıklı borçlu olduk mu? Oldukça kuvvetli dış ve iç şoklara rağmen, 2003 yılı itibariyle, yukarıda yer alan reçetenin gereklerini yerine getirdik. Enflasyon, büyüme, faiz dışı fazla/GSMH'ya, ilişkin hedeflerin tutturulması ve faiz oranlarının düşmesi, kur riskinin taşınabilir düzeyde olması, borç yönetiminin kredibilitesini artırdı. Hazine'nin son eurotahvil ihracı başarıyla gerçekleştirildi. Sağlıklı borçlu olma yönünde önemli adımlar attık. Yazının girişinde yer alan karamsar senaryo buharlaştı, tekrar yoğunlaşmamasını temenni ediyoruz. Bir başka deyişle, topal merkep engebeli yolda yükünü, yani zücaciyeyi (Kıbrıs, AB, Irak, Türkiye-ABD ilişkileri, IMF destekli istikrar programı) ve kendini telef etmeden yol alabildi. Türkiye gibi kamu borcu yüksek olan ülkelerde, borç stokunun çevrilebilirliği konusundaki bekleyişler, ülke ekonomilerindeki gelişmelerin, özellikle de enflasyon ve büyüme dinamiklerinin temel belirleyicisi olmaya devam ediyor. Dolayısıyla, 2004 yılında da, 2003 reçetesinin tavizsiz bir biçimde uygulanmasından başka bir alternatif görünmüyor. Acı ilaca devam.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.