Ne öğrendik?

A -
A +

Ne demişler? "Kriz, zalim bir öğretmendir; önce not verir, sonra öğretir!" Peki, ne öğrendik? Dilerseniz, ezberimizi bir kere daha tekrar edelim. Türkiye'de kısa vadeli sermaye hareketlerinin serbest bırakılmasından sonra, finansal ve ekonomik krizlerin dinamiklerinin değiştiğini yaşadığımız bir dizi acı tecrübe ile idrak ettik. Krizlerden sonra öğrendik ki, ilk önce "kısa vadeli sermaye girişleri > büyüme > cari açık" diye özetlenen bir saadet zinciri oluşuyor. Daha sonra, cari işlem açığının finanse edilemeyeceğine ilişkin kuşkular artıyor, beklentiler kötüleşiyor, saadet zinciri kopuyor. "Sermaye kaçışı+finansal kriz" olarak tanımlanabilecek bir duvara tosluyoruz. Bu çerçeveden bakıldığında, 1994 ve 2001 krizlerinin tahribatını hafızalardan silebilmek kolay değil. Dolayısıyla, birilerinin tedirginliğini normal karşılamak gerekiyor. Merkez Bankası da (MB) dahil olmak üzere, ekonomi yönetimi, yukarıdaki ezberi ciddiye almıyor. Sebebi son derece açık: Düşük döviz kurundan gerçekleştirdiğimiz ithalat sayesinde, bir taraftan enflasyonu düşürüyoruz, diğer taraftan hem büyüyoruz, hem de bir kısım ihracatçıya (özellikle otomotiv ve elektronik sektörlerinde) ucuz ithal girdi sağlıyoruz. Ne yazık ki, cari açıkta belli bir kritik eşik aşıldıktan sonra, bu saadet zinciri kopabiliyor. Çıpasız kalmamak önemli, ama... MB, 2006 yılında "enflasyon hedeflemesi" diye bilinen çıpayı piyasalara deklare edeceğini söylüyor. Döviz kuru çıpasını çökerttiğimize göre, elimizde çıpa namına sadece 'enflasyon hedeflemesi' (inflation targetting) diye isimlendirilen çıpa kalıyor. Bize göre bu, çok önemli ve cesaretli bir adım. MB, böyle bir inisiyatifle, ülkenin maliye politikasına güvendiğini ve MB'nin yasa ile tanımlanan özerkliğinin delinmeyeceğini ikrar etmiş oluyor. "Enflasyon hedeflemesi" diye tanımlanan çıpa, mali disiplin ve özerk bir MB olmaksızın yürümüyor. MB Başkanı'nın ifadesiyle, halen 'örtük' enflasyon hedeflemesi uyguluyoruz. Gerçekten, şimdilik "örtük" ve "mahcup" bir biçimde "enflasyon hedeflemesi" ile devam etmek zorundayız Mahcubiyetin Şubat 2001 krizinde kopardığımız döviz kuru çıpasından miras kaldığını vurgulamaya gerek var mı, bilmiyorum! Çıpayı savunabilecek miyiz? "Enflasyon hedeflemesi"nin başarılı olabilmesinin ön şartları şöyle sıralanıyor: * Kamu borçlanmasının piyasalar üzerindeki baskısının kalkması * İstikrarlı kur ve faiz * "Kur-fiyatlar genel düzeyi" ilişkisinin zayıflaması * "Faiz-enflasyon" ilişkisinin güçlenmesi Yukarıdaki şartları, mükemmelen sağlayabildiğimizi söyleyemeyiz. Eskiden olduğu kadar kuvvetli olmasa da, "kur artışı-enflasyon" ilişkisi etkisini hâlâ hissettiriyor. Borç yönetimine ilişkin dinamikler, para otoritesinin önünde hâlâ önemli kısıtlar oluşturuyor. Dolayısıyla, dalgalı kur rejiminde 'enflasyon hedeflemesi' sistemi ile beraber faiz oranlarını etkin bir biçimde kullanmak mevcut konjonktürde pek kolay görünmüyor. MB, Irak operasyonu gibi muhtemel bir dış şok karşısında, piyasaların sağlıklı çalışmasını tehlikeye sokacak bir likidite sıkışıklığının yaşanmasını ve kısa vadeli TL faiz oranlarının aşırı dalgalanmasını önleyebilecek yeterince enstrümanın oluşturulduğunu daha önce de sık sık vurgulamıştı; şimdi de her fırsatta tekrarlıyor. *** Çıpasız kalmamak önemli, ama benimsediğiniz çıpayı savunabilmek kaydıyla. Savunulamayan çıpalar, kredibiliteyi berhava eden bir fünyeye dönüşüyor. Neden mi? Krizler, böyle söylüyor!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.