Tebrikler...

A -
A +

Bazen geçmişi düşünüyorum ve doğrusu hayret ediyorum. Türkiye'nin araçlarını seçmekte özerk bir Merkez Bankası (MB) var. Dahası, Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti, başarılı performansı sebebiyle, The Banker dergisi tarafından "Yılın Merkez Bankacısı" (Central Banker Of The Year 2005) ödülüne layık görülüyor. Sayın Serdengeçti'yi ve onun özerkliğine saygılı davranan siyasi iradeyi tebrik ediyoruz. Özerklik, bir yetki ve sorumluluk paylaşımıdır. Özerklik, tek başına başarıyı garanti etmiyor, ama izlenen para ve kur politikasına kredibilite kazandırabilmenin "olmazsa olmaz" bir ön şartını oluşturuyor. MB'nin itibarı, aynı zamanda Hükümetin ve nihai olarak ülkenin itibarıdır. Seçim öncesi Koalisyon Hükümeti'nin Derviş'li dönemini saymazsak, bu Hükümet, özerk ve avans açamayan bir MB ile çalışan ilk hükümet. MB, daha gevşek bir para politikasının veya biraz enflasyonun istihdam sorununu çözeceği, büyümeyi artıracağını öne sürenleri sert bir biçimde eleştirmeye devam ediyor. Serdengeçti, Merkez Bankası Yasası'nın 4. Maddesinde düzenlenen temel görev ve yetkiler çerçevesinde, Banka'nın temel amacının "fiyat istikrarı" olduğunu ve "fiyat istikrarı amacı ile çelişmemek kaydıyla Hükümetin büyüme ve istihdam politikalarını destekleyebileceği" hususunu sık sık vurguluyor. Öncelik, gayet açık bir biçimde fiyat istikrarına veriliyor. 1994, Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizleri çok net olarak şu mesajı verdi: Fiyat istikrarı olmadan, finansal istikrar; finansal istikrar olmadan, sürdürülebilir ekonomik büyüme sağlanamıyor. Bu mesajın Hükümet tarafından da algılandığını ve benimsendiğini söyleyebiliriz. 2001 yılında yapılan değişikle birlikte, MB, Hazine'ye 'kısa vadeli avans' açamıyor. Yani? Yanisi şu: Hükümet, banknot matbaasına kumanda edemiyor. Hükümetin sosyal güvenlik kuruluşlarının fonlarını çar çur etme imkanı yok. Sosyal güvenlikte deniz bitmiş durumda. Geçmiş iktidarlar döneminde, neredeyse ikinci bir bütçe cesametine ulaşan bazı "bütçe dışı fonlar" ya da "dipsiz kuyular" bu hükümet tarafından kullanılamıyor. Hükümet, bizim yıllardır alışageldiğimiz siyasetin alanını daraltan, bir dizi yeni özerk kurul ile çalışmak zorunda. Görev zararı ne demek? Geçen yıl IMF'ye verilen bir niyet mektubunda yer alan şu ifadeler, Hükümetin ne kadar talihsiz(!) olduğunu ortaya koyuyor: "Hükümet, kamu bankalarının ticari kararlarına müdahale etmekten kaçınmaya devam edecek, Ziraat ve Halk Bankası, kanunda belirtildiği üzere bütçeye ödenek konmaksızın, herhangi bir sübvansiyonlu kredi uygulamasına gitmeyecektir..." Bilindiği gibi, vaktiyle koalisyon hükümetleri, kamu bankalarını paylaşırlarken çok çetin pazarlıklar yaparlardı. Hükümetin, kamu bankalarının kredilerini, piyasa şartları dışında, 'görev zararı' adı altında kullanarak, bir taraftan bütçe dışı harcama yapma ve bütçe açığını küçük gösterme, diğer taraftan popülizm yapma lüksü yok. MB, 2006 yılında "enflasyon hedeflemesi" diye bilinen çıpayı piyasalara deklare edeceğini söylüyor. Bize göre, bu çok önemli ve cesaretli bir adım. MB, ülkenin maliye politikasına güvendiğini ve MB'nin yasa ile tanımlanan özerkliğinin delinmeyeceğini ikrar etmiş oluyor. *** Sebebi son derece açık, çünkü "enflasyon hedeflemesi" diye tanımlanan çıpa, mali disiplin ve özerk bir MB olmaksızın yürümüyor. Haydi hayırlısı...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.