ÖZELLİKLE 11 Eylül saldırılarından sonra tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de güvenlik konusu büyük bir önem kazandı. Öyle ki, bugün birçok kurum ve kuruluş açısından güvenlik, en önemli ihtiyaçların başında geliyor. İşte bu ihtiyaç karşısında Meclisimiz de harekete geçerek güvenlik konusunu yasal bir statüye kavuşturdu ve bugün ülkemizde 900'e yakın özel güvenlik okulu ve şirketin faaliyet gösterdiği bir pazar ortaya çıktı. Durum böyle olunca da alışveriş merkezlerinden, devlet kurumlarına kadar her gittiğimiz yerde karşımıza ilk çıkan kişi özel güvenlik görevlisi oluyor. Ancak bu konuda gerek uygulamada yaşanılan sorunlar ve gerekse denetimleri yapacak yeterli personel ve ekipmanın olmaması akıllarda birçok soru işareti uyandırıyor. İşte ben de tüm bu sebeplerle bu haftaki konuğum Türkiye'nin ilk güvenlik şirketini kuran Metin Hacımustafaoğlu ile özel güvenlik sektörünü, bu sektörün yaşadığı sorunları ve toplumun güvenliği açısından sağladığı faydaları konuştum. Kendisi de bütün içtenliği sorularımı cevaplandırdı. Umarım sizler de sohbetimizden keyif alırsınız. O zaman buyrun sohbetimize... * Özellikle son yıllarda ülkemizde birçok kurum ve kuruluş özel güvenlik hizmetinden faydalanmakta. Size göre bu sektöre olan ilginin arkasındaki en önemli sebep nedir? Açıkça söylemek gerekirse, daha önceki yıllarda bu konu ile ilgili herkes devletten birşeyler bekliyor, devlet ise küçülmeye ve bu konudaki yükünü üzerinden atmaya çalışıyordu. Ayrıca o dönemde Birinci Körfez Savaşı nedeni ile ülkemizde ciddi bir ekonomik kriz de söz konusuydu. İşte bu olumsuz tablo karşısında özel sektör ve bazı kurumlar, asli işlerinin dışındaki hizmet işlerini (yemek, temizlik ve diğer işler gibi) profesyonel kurumlardan almaya başladı. Dışarıdan alınan bu hizmetlerin başında ise güvenlik hizmeti geliyordu. Ancak o dönemde güvenlik, bekçilik sistemi olarak görülüyor ve ihtiyaç duyulan elemanlar genellikle emekli olmuş ve orta yaşın üzerindeki kimseler arasından seçiliyordu. Tabii bu bakış açısı çok yanlıştı. İşte biz de bu durum karşısında harekete geçtik. Çünkü bu alanda eğitimli, dikkatli, genç ve dinamik bir uzman kadro ile yeni bir ekol ortaya çıkartıp, ülkemize önemli hizmetlerde bulunabileceğimizi düşünüyorduk. Ve bu düşüncenin sonucunda sadece ve sadece güvenlik hizmeti veren Çevik Güvenlik Şirketi'ni kurduk. Öyle ki, o dönemde şirketimiz Türkiye'nin ilk fiziki güvenlik müteşebbisi idi. Gözetim yapıyoruz * Ancak o dönemde özel güvenlik şirketleri ile ilgili herhangi bir kanun yoktu. Öyle değil mi? Evet. Çünkü o dönemde bu sektör çok yeniydi ve bu konuda devletimize rağmen, halkımıza önemli ve faydalı hizmetlerde bulunduk. * Devletin işi, ancak... O dönemde güvenlik devletin işiydi ve devlet bu işi ancak emniyet ve jandarma ile yapabiliyordu. Bir de milli ekonomiye katkısı olan kurum ve kuruluşlar, müsaade almak ve birçok prosedürden geçmek kaydı ile kendi özel güvenlik teşkilatlarını kurabiliyorlardı. Yani güvenliğin taşeronluğu yoktu ve olamazdı da. İşte bu durum karşısında biz de ilgililere "özel güvenlik gözetimi yapıyoruz" dedik. Yani, "bir yerde kavga, hırsızlık, taciz, sabotaj veya yağmalama gibi bir olay olduğunda, kolluk kuvvetlerine haber vermek için buradayız. Merak etmeyin asla fiziki müdahalede bulunmayız" dedik. * Peki fiziki müdahalede bulundunuz mu? Sorarım size, böyle olaylarda müdahale etmeden durabilir misiniz? Mesela bayanlara, çocuklara tacizde bulunanlara, okul önünde çocuklara hap-uyuşturucu satanlara güvenliğini yaptığımız sitelerde fuhuş veya ahlaksız faaliyette bulunanlara fizikî müdahalede bulunduk... Sektör bugün çok canlı * Peki bu konudaki hedefinize ulaştınız mı? Evet ulaştık. Öncülüğünü yaptığımız ve ilk özel güvenlik şirketi olarak girdiğimiz bu sektör bugün çok canlı. Özellikle 1991 yılından sonra binlerce şirket kuruldu. Temizlik, yemek, inşaat ve hatta kırtasiye şirketleri, iştigal konularına güvenliği de koydular. Ancak bu durum beraberinde bir kaosu getirdi. Çünkü bu kadar şirket bolluğu nedeni ile kalite düştü ve güvenlik fiyatları yerlerde sürünmeye başladı. Hatta kamu kurumları bile güvenlik işlerini özel sektöre ihale etmeye başladı. Hiç unutmam, bir SSK hastanesinin ihalesini kazanan firmanın birim fiyatı, brüt asgari ücretin altındaydı; yani bu firma tahsil ettiği paradan çalışanların maaşlarını verse sigortasını yatıramaz. Ancak hastane de ihale mevzuatına göre en düşük fiyatı veren şirkete bu işi vermek zorundaydı. Neyse ki, sonunda 5188 sayılı Özel Güvenlik Kanunu çıkıp, Kamu İhale Kanunu'nda değişiklilikler yapıldı da rahatladık. Sınırlar bile özelleşecek * Bahsettiğiniz bu 5188 sayılı Kanun'un size ne gibi faydaları oldu? 5188 sayılı Kanun bizi meşrulaştırdı ve tüm güvenlik firmaları yeniden bu Kanun doğrultusunda yapılandırıldı. İçişleri Bakanlığı tarafından bu firmaların kurucularının sabıka ve arşiv araştırması yapılıp, ancak güvenlik işi yapabilme yetki ve ruhsatını alabilen firmaların bu işi yapmasına izin verildi. Ayrıca güvenlik şirketleri 4 yıllık akademi mezunu ve Bakanlığın açtığı güvenlik sınavını başarıyla vermiş veya emniyet ya da jandarmadan emekli olmuş ve emeklilik süresi 5 yılı geçmemiş kişilerden birisini yönetici yapmak şartı ile kurulabilir bir hale geldi. Tüm bu gelişmelerin sonucunda binlerce firma arasından geriye bir avuç firma kaldı. Ayrıca bu kanun çerçevesinde güvenlik elemanlarına da fiziki müdahale, kimlik sorma, üst arama, göz altına alma ve silah taşıma yetkisi verildi. Bugün özel güvenlik sektörü her geçen gün daha da büyüyen bir sektör durumunda ve yakın bir tarihte sokakların, beldelerin, ilçelerin, hapishanelerin hatta sınır boylarının dahi güvenliği özelleşecek. > DEVLETİ 'ÖZELLER' KORUYOR * Özellikle son dönemlerde bu sektöre ciddi bir yabancı ilgisi söz konusu. Bu ilgi hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? Şu anda devletin hayati kurumlarının güvenliği özel güvenlik firmaları tarafından yapılıyor. Milli ekonomiye ve devletin savaş gücüne katkısı olan bu kurumların yıkılmaları, hasara uğramaları veya geçici bir zaman için dahi olsa çalışmadan alıkonulmaları, ülke güvenliği ve ülke ekonomisi ile toplumsal hayat açısından olumsuz neticeler oluşturacaktır. Bugün kamuya veya özel kişilere ait istasyonların, telsiz, televizyon ve radyo vericilerinin, havaalanlarının, limanların, askerlik şubelerinin, dinamit depolarının, devlet arşivlerinin, baraj ve santrallerin, nakil ve dağıtım işletmelerinin, petrol rafinerilerinin, LPG ve doğal gaz nakil depolama tesislerinin, banka ve finans kuruluşlarının, tarihî eserlerin, sit alanlarının, milli parkların, ormanların, ören yerlerinin, spor tesislerinin ve karşılaşmalarının, müzelerin, toplu konut alanlarının, üniversitelerin, okulların, yurtların, sağlık tesis ve kuruluşlarının, konsoloslukların, ibadet yerlerinin ve diğer korunması gerekli olan stratejik tesislerin güvenlik yetkisini yabancı güvenlik firmalarına vermek çok akıllıca ve memleket menfaatlerine uygun bir davranış olmayacağını düşünüyorum. Teslimiyetçiyiz * Sektör olarak en büyük sıkıntınız nedir? Ne yazık ki, güvenlik kültürü toplumumuzda oluşmamış durumda. Nasıl ki, sağlığımızla ilgili basit bir ilaçla tedavi olma imkanı varken, teşhis ve tedavide gecikmemiz durumunda hastalığımız ölümcül bir hale geliyorsa, güvenlikte de insanımız teslimiyetçi bir şekilde hareket ediyor. Şurası unutulmamalıdır ki, güvenlikten tasarruf etmek, en pahalı tasarruftur. Bunun dışında, güvenlik elemanları görev ve statü olarak ezilmemeli, horlanmamalı ve şahsiyetlerini tahkir edici kelimeler kullanılmamalıdır. Aksine bu kişiler onurlandırılmalıdır. İnanın bu, hepimizin menfaatinedir.