> Alternatif Bakış'a bu haftaki konuğum Dr. Ferruh Bican oldu. Hiç şüphesiz günümüz dünyasının en büyük yaralarından biri Afrika'da yaşanan insanlık dramları... Özellikle bu kıtanın en büyük yüzölçümüne sahip ülkesi Sudan'da yaşananlar, Afrika'nın içler acısı halini açık bir şekilde ortaya koyuyor. Petrol ve doğal gaz bakımından çok zengin olan bu ülke, büyük devletlerin kışkırtmaları sonucunda meydana gelen iç savaşlar ve sığınma kamplarında yaşamak mecburiyetinde kalan insanlarıyla sefaletin had safhada olduğu bir coğrafya durumunda. Tabii bu olumsuz tablodan en çok kadınlar ve çocuklar etkileniyor. İşte bu duruma kayıtsız kalmayan başta Türkiye olmak üzere birçok sivil toplum kuruluşumuz, gönüllü doktor ve hemşirelerle buradaki insanların karanlığına ışık tutmaya çalışıyor. Ben de bu hafta, bu önemli projelerde yer alan bir ismi, Dr. Ferruh Bican'ı köşemde konuk ederek, orada yaşananları kendisiyle konuşmak istedim... Bir Türk doktor olarak, bölge halkı açısından çok önemli sağlık projelerinde yer aldınız. Önce Sudan'a ardından da Darfur'a gittiniz. Nereden çıktı bu bölgelere gitme fikri? Afrika'da yaşanan insanlık dramını her Türk vatandaşı gibi ben de büyük bir endişeyle izliyordum. Daha sonra internette yapmış olduğum araştırmalarda gördüm ki, buralarda binlerce iki gözü kapalı insan var ve bu insanları başka branşlardan cerrahlar ameliyat ediyor. İki gözü kapalı bir şekilde yaşamak mecburiyetinde kalan bölge insanlarının bu durumu beni derinden etkiledi ve buralara gitmek gerektiğini düşündüm. Bunun üzerine İnsani Yardım Vakfı'nın yürüttüğü Katarakt Projesi'ne müracaat ederek, 15 Ocak'ta Sudan'a gittim. > Sudan'a gittiğinizde nasıl bir tabloyla karşılaştınız? Açıkça söylemek gerekirse, Sudan'a giderken bu kadar vahim bir tabloyla karşılacağımı düşünmüyordum. Biz önce başkent Hartum'a gittik. Orada bir ay içerisinde 750 civarında iki gözü kapalı insanı ameliyat ettik. Zannediyorum bu rakam bile bu ülkenin nasıl içler acısı bir halde olduğunu gösteriyor. Burada AIDS'ten sonra en sık görülen hastalık katarakt. Üstelik tedavisi de mümkün. Yani 20 dakikalık bir operasyonla ortadan kaldırılacak bir rahatsızlık. Bu kadar insan, görmeyen gözleriyle sizlerin yolunu gözlüyor ve siz de onların karanlık dünyalarına ışık tutuyorsunuz. Bu, öyle bir şey ki, cümlelerle ifade etmeniz mümkün değil. > Peki şu anda o bölgede yaklaşık kaç katarakt hastası var? Afrika Kıtası'nda tahminen 6 milyon katarakt hastası olduğu, bunun da 2 milyonunun Sudan'da olduğu tahmin ediliyor. Öyle ki, başkent Hartum'da üniversite hastaneleri, devlet hastaneleri ve özel hastaneler olmasına rağmen her gün iki gözü kapalı yüzlerce katarakt hastasını ameliyat ettik. Bu bölgedeki insanlar, içerisinde bulundukları imkansızlıklar sebebiyle uzun yıllar boyunca iki gözü kapalı bir şekilde yaşamak mecburiyetinde kalmışlar. Ancak bizim onlara uzanan bu yardım elimiz onlara bir umut ışığı oldu ve bu ışık mutlaka yanmaya devam etmeli. > Bu bölgeler uzun yıllar boyunca Osmanlı Devleti tarafından yönetildi. Peki bugünkü gelinen noktada bölge halkı bize nasıl bakıyor? Hiç şüphesiz bu bölgelerde Osmanlı Devleti'nin izleri halen devam ediyor. Özellikle Türklere karşı büyük bir muhabbet besliyorlar. Ancak Sudan'da beyaz olmanız ilk etapta insanların sizden nefret etmesi için yeterli. Sudan, 397 yıl Osmanlı Devleti hakimiyetinde kalmış. Ancak Osmanlı Devleti'nin sona ermesiyle birlikte burada iç savaşlar başlamış. İngiliz ve Fransızlar, buralara bölge halkının yeraltı ve yerüstü kaynaklarını sömürmek için gelmiş, insanlar köle haline gelmiş. Bu yüzden beyazları sevmiyorlar. Ancak bizim Türk olduğumuzu anladıkları anda hemen yüzlerinde tebessüm meydana geliyor. Osmanlı'nın torunlarını bekliyorduk > Sudan'ın ardından Darfur'a geçtiniz. Neden Darfur? Darfur, Sudan'ın kanayan yarası. En güzel günlerini Osmanlı Devleti Dönemi'nde yaşamış olan bu bölgedeki sağlık problemlerine kayıtsız kalamadık ve Kimse Yok mu Derneği'nin öncülüğünde doktor arkadaşlarımızla birlikte bu bölgeye gittik. Belki inanması zor gelecek ancak oraya ilk ayak bastığımızda öyle görüntülerle karşılaştık ki, gözyaşlarımızı tutamadık. Aradan birkaç asır geçmesine rağmen halen Osmanlı'ya bağlılıklarını ifade eden Darfur halkı, Türkiye'den gelenleri büyük bir coşkuyla karşılayarak, 'biz Osmanlı'nın torunlarının döneceği günü bekliyorduk, sizi buralarda görmek bizleri çok mutlu etti' dediler. > Şimdi okuyucularımızın aklına 'Türkiye'de de fakir insanlar var, neden bu ülkelere gidiyorsunuz?' şeklinde bir soru gelebilir. Sizin bu soruya cevabınız nedir? Evet, bazı yerlerde böyle sorularla da karşılaşıyoruz. Ancak şurası unutulmamalı ki, ülkemizde fakirlik tarif edilirken en fakir insan için bile 'bir kuru ekmeğe muhtaç' benzetmesi yapılırken, bu ülkedeki insanlar için ekmek yemek bir zenginlik göstergesi. Öyle ki, sığınma kamplarında kalan insanlar kuş yemi olarak bilinen akdarı öğüterek yemek mecburiyetinde kalıyorlar. Bu örnek bile neden bu bölgelere gittiğimizi anlatması açısından yeterli.