Sanatçı tiyatroda belli olur

A -
A +

Alternatif Bakış'a bu haftaki konuğum, yönetmen ve oyuncu Selçuk Yöntem oldu. Yöntem, 25 yıl gibi uzun bir süre devlet tiyatrolarında oyunculuk yapmış, birçok ödüllü oyunu yönetmiş, çok sayıda sinema filmi ve televizyon dizisine imza atmış bir isim. Özellikle son yıllarda televizyon dizilerinin önemli birer vitrin haline geldiği ülkemizde birçok oyuncu bu vitrinde durma başarısını gösteremezken, Selçuk Yöntem sahip olduğu farklı duruşuyla bu vitrinde kalma başarısını gösterebilmiş ender sanatçılarımızdan biri. Zaten bunu, kendisiyle Taksim'de veya başka bir caddede yürürken de rahatlıkla görebiliyorsunuz. Ancak çok ilginçtir ki, uzun süredir oyunculuk yapan Yöntem, insanların kendisine göstermiş olduğu bu ilgi ve sıcaklık karşısında şaşırıyor, hatta biraz da utanıyor. Zaten sahip olduğu bu özellik de Selçuk Yöntem isminin eskimemesinin arkasındaki en önemli sebebi teşkil ediyor. Kendisiyle yapmış olduğum sohbet sırasında en fazla dikkatimi çeken husus, rahat ve sıcak tavırlarının yanında, ülkemizde sanatçı olmanın ne demek olduğunu özümsemiş ve bunu anlatmayı kendisine ilke edinmiş bir aktörle karşılaşmam oldu. Kendisiyle uzun ve keyifli bir sohbet gerçekleştirdim. Umarım siz de aynı keyfi alırsınız. O zaman buyurun sohbetimize... İlk önce tiyatro gelir * Televizyon, tiyatro ve sinema. Birbirinden farklı bu üç görsel sahada da sizi görmek mümkün. Peki bunların arasında sizin için en değerli olanı hangisi? Öncelikle belirtmeliyim ki, ben bir oyuncuyum ve oyunculuk alanımı genişletecek ve oyunculuğumu geliştirecek her türlü işte bulunmak durumundayım. Tabii ki bu işlerin arasında benim için önce tiyatro geliyor. Ancak tiyatro, gerçekten de çok zor olan bir alan. Çünkü birebir seyirciyle iç içesiniz. Zaten bu sebeple de tiyatro salonları için, "her gerçek aktörün kendisini ispatlayabileceği meydanlar" tabiri kullanılır. Tiyatrodan sonra bir sıralama yapacak olursam, benim için sinema ve sinemadan sonra da televizyon dizilerinin geldiğini söyleyebilirim. Profesyoneller başarılı * Özellikle televizyon dizilerinde, bırakın tiyatro sanatçılarıyla oynamayı, o güne kadar oyunculuk dahi yapmamış kişilerle birlikte çalıştınız. Bu konuda herhangi bir sıkıntı yaşadınız mı? Açıkçası daha önceki yıllarda bu konuya daha idealist bakıyor ve oyuncuların mutlaka akademik bir eğitimden geçmeleri gerektiğini düşünüyordum. Fakat, Türkiye'nin gerçekleri bu konuda daha gerçekçi düşünmeme yol açtı. Evet, sizin de söylediğiniz gibi bazı kişiler böyle bir imkana sahip olabiliyor. Fakat bu imkanı gerçekten iyi değerlendirmek gerekiyor. Yani bu konuyla ilgili herhangi bir eğitim almayan bir insanı değerlendirirken, o insanın materyaline, enerjisine ve sahip olduğu enstrümana iyi bakmak gerekiyor. Tabii bu konuda profesyonel olan insanlarla iş yapmak çok farklı bir şey. Mesela, bunu Kurtlar Vadisi'nde çok açık bir şekilde gördük. Bence o dizide en önemli olan husus, o dizinin konusu değil, o konuyu aktaran oyuncuların bu konuyu aktarmalarındaki başarılarıydı. Çünkü bu bir buluşmadır ve bu buluşma nasıl bir dizide önemliyse aynı şekilde sinemada da, tiyatroda da önemlidir. İyi araştırmalar sonucunda ortaya çıkan bir buluşma, gerçekten de iyi sonuçlar doğurabilir. İşin kolayına kaçıyoruz * Buradan hareketle, Türkiye'deki çok sayıda emektar tiyatro oyuncusunun sinema ya da dizi filmlerde yer alamamasının sebebi size göre nedir? Aslında bunun sebebi çok açık. Bu konuda herhangi araştırmacılık yapılmadığı gibi, her şeyin kolayına kaçıyoruz. Çevremizde ve ortalıkta görünen ne varsa onları değerlendirmeye kalkıyoruz. Ancak şimdi bu yol da tıkandı ve bu işi yapanlar yavaş yavaş bu konuda araştırmaya başladılar. Çünkü malzeme kalmadı. Aslında birçok ilimizde, hatta ilçemizde çok değerli arkadaşlarımız ve gençlerimiz var. Bunların mutlaka araştırılması ve ortaya konması gerekiyor, aksi halde aynı şeyler dönüp durur. Mesele senaryoda * Bir yönetmen ve oyuncu gözüyle Türk Sineması'na baktığınız zaman neler düşünüyorsunuz? Türk Sineması'nın büyük bir çıkışta olduğu reddedilemeyecek bir gerçek. Bunun dışında, teknik açıdan da Türk Sineması gerçekten çok iyi bir yerde. Bana göre, bugün Türk Sineması'nın en büyük meselesi senaryo problemidir. Çünkü ancak iyi bir senaryo, iyi bir yönetmen, iyi bir yapımcı, iyi oyuncular ve iyi bir ekiple çok iyi sonuçlar alınabilir. Zaten son dönemlerde yapılan işlerden de anlaşıldı ki, batıya açılmanın ve uluslararası alanda başarılı olmanın en önemli şartı bu buluşmayı gerçekleştirmeye bağlı. Yani her zaman da söylediğim gibi, yöresellikten evrenselliğe gitmemiz gerekiyor. >>> İnsanlar son işiyle hatırlanır * Gerek tiyatroda ve gerekse televizyon ve sinemada, birbirinden başarılı pek çok işe imza atmanıza rağmen insanlar genellikle sizi Osman Sınav projelerindeki karakterlerle hatırlıyor. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz? Bu düşünceye açıkçası katılmıyorum. Çünkü insan her zaman en son yaptığı iş ile hatırlanır. Osman ile yaptığımız işler gerçekten çok büyük yankılar uyandırdı. Fakat iyi yaptığım işlerin sadece o işlerle sınırlı olduğunu düşünmüyorum. Benim, Deli Yürek ve Kurtlar Vadisi dışında içinde yer almaktan çok mutlu olduğum işler de oldu. Mesela, Süper Baba, Şehnaz Tango, Üzgünüm Leyla, 24 Saat gibi pek çok iş sayabilirim size. Fakat Kurtlar Vadisi beş yaşındaki çocuktan, o çocuğun dedesine kadar herkesi ilgilendiren bir dizi olduğu için bu noktalara geldi. Tabii ki bu çalışma da benim için zevkli bir çalışma oldu. * 24 Saat ya da Üzgünüm Leyla gibi dizilerin kaliteli olmalarına rağmen yeterli ilgiyi görememesinin sebebi size göre nedir? Çünkü yaptığınız işin yankı uyandırıp uyandırmaması, o işin magazinsel bir tarafının olup olmasıyla ilgili bir durum. Mesela, Üzgünüm Leyla'yı TRT'ye yaptık ve reyting sıralamasında da üst sıralara geldik. Fakat ne yazık ki ülkemizde yapılan işlerin magazinsel tarafının olmasıyla o işlerin sanki daha iyi işler olduğu düşünülüyor. Halbuki TRT'yi Türkiye'nin dörtte üçü izliyor. Kısacası, bu dizilerin yeterli ilgiyi görmemesi hususundaki düşüncelere katılmıyorum. Her rolün adamı * 'Bozo' ve 'Aslan Bey' gibi devletin kutsallığını ön plana çıkartan rollerde oynarken, o rollere usta bir oyuncu olarak ne gibi katkılarda bulundunuz? Sonuçta o rolleri Selçuk Yöntem oynuyor. Yani o roller benden kaynaklanıyor. Fakat bu roller bakımından yapılacak bir karakteristik benzetme hiçbir zaman mümkün değil. Mesela, Kuş Dili dizisinde Karadenizli komik bir adamı oynadım. Daha önce kötü bir adamı, ondan önce de normal bir şoförü oynamıştım. Yani insanların hoşlarına giden karakterlerin benimle özdeşleşmeleri mümkün değil. Bu, sadece benim aktörlüğümle ilgili bir şey o kadar. >>> 'Yıldız' yok 'iyi oyuncu' var * Özellikle son yıllarda birçok oyuncuya 'yıldız oyuncu' sıfatı yakıştırılıyor. Size göre bir oyuncunun bu sıfata sahip olabilmesi için hangi özelliklere sahip olması gereklidir? Öncelikle, hiçbir oyuncu bu payeyi kendisine veremez. Oyuncuya bu unvanı, halk ya da bu noktayı süslemek isteyen insanlar verir. Fakat asla ve asla hiçbir oyuncu kendisine yıldız oyuncu dememelidir. Zaten bana göre bir oyuncunun böyle bir hakkı da yoktur. Mesela, Türkan Şoray'ın ağzından hiçbir zaman bunu duymamışsınızdır. Çünkü ona bu payeyi halk vermiştir. Bazı insanlar bunu böyle söylüyorlar ve açıkçası bu da benim çok komiğime gidiyor. Doğruyu söylemek gerekirse, 'yıldız oyuncu' denilince aklıma hep küçüklüğümdeki sinema oyuncuları geliyor. 2006 dünyasında ise böyle bakmıyorum. Eğer bir oyuncu işini gerçekten iyi yapıyorsa, halk da o oyuncuya gönlünde bir paye veriyor. Eğer bu paye süslenmek ve o oyuncu ödüllendirilmek isteniyorsa, o oyuncuya yıldız oyuncu ya da star deniliyor. Aslında yabancı deyimleri kullanmayı da hiç sevmiyorum. Bana göre bu oyunculara iyi oyuncu, değerli oyuncu gibi şeyler söylenmesi çok daha doğru olacaktır. 'Ünlü' lafı komiğime gidiyor * Peki bu kavramlar çelişkisi içinde kendinizi nereye koyuyorsunuz? Benim böyle bir şeye hakkımın olduğuna inanmıyorum. Açıkça söylemeliyim ki, tanınan ve şöhretli bir insan olduğuma da inanmıyorum. Ben, hayat standardımı bozmayan bir insanım. Biraz önce de belirtmiş olduğum gibi, 'yıldız oyuncu' denilince aklıma hep Ayhan Işık veya başkaları geliyor. Evet, halk beni tanıyor ve insanlarla çok güzel ilişkilerimiz var. Fakat röportajlarda filan 'siz ünlü bir insansınız' denildiği zaman gerçekten de komiğime gidiyor. Bu konuda böyle bir yorumsal kafam açıkçası yok. Hayat stilimi de hiç bozmuyorum ve sadece aktörlüğümü iyi bir şekilde yapmaya çalışıyorum, o kadar. Bunun dışındaki şeyleri başkaları yüklensin. Eğer bu tür şeyleri yüklenirsem, çizgim de değişirmiş gibi geliyor. Zaten karakteristik yapım da buna çok ters. >>> 'Çok iyi bir film yapmak istiyorum' * Birlikte oynamaktan büyük zevk aldığınız oyuncular kimler oldu? Rol aldığım herkesle oynamaktan çok mutlu oldum. Bir Şevket Altuğ veya Perran Kutman ile ya da Kurtlar Vadisi'ndeki büyüklerimle oynamaktan gerçekten çok mutlu oldum. Zaten bir projeye başlamadan önce ilk olarak oyuncu kadrosuna bakıyorsunuz. Çünkü o oyuncularla aranızdaki dokunun birbirine uyup uymaması bu konuda sizin için büyük önem taşıyor. * Son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir? Sinemayı çok seviyorum ve her aktör gibi çok iyi bir film yapmak istiyorum. Bu konuda alternatif filmler yapmak da çok keyifli olacaktır. Her şeyin alternatifi onun bir üst noktasında olma anlamındadır. Eğer alternatif bir sinema yapacaksanız, onun çok farklı bir boyutta olması gerekiyor. Ama 'ben alternatif sinema yapacağım' diyerek de çok uyumsuz ve uç noktalarda olan bir sinema anlayışı içerisinde olmamanız gerekiyor. Zaten bu şekildeki bir düşünce tarzı da alternatif sinema anlayışınızın üzerindeki elektriği olumsuz şekilde etkileyecektir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.