Cebit İletişim Fuarı bu yıl da pek çok teknoloji ürününe ev sahipliği yaptı. Bunlardan biri de GSM sektörüne yeniden merhaba diyen Raks ve bu markaya hayat veren İnter Mobil Şirketi oldu. Milyarlarca dolarını bu pazara harcayan ülkemizin zannediyorum Raks gibi şirketlerin sayısının artmasına fazlasıyla ihtiyacı var. İşte ben de bu sebeple söyleşi formatımda küçük bir değişiklik yaparak bu haftaki sayfamı bir Türk firmasına ve bu firmaya sahip çıkan İnter Mobil A. Ş. Genel Müdürü Atilla Demiral'a ayırmak istedim. Umarım sohbetimizden keyif alırsınız. O zaman buyurun sohbetimize... > Kullanım yüzde 10'larda * Türkiye yılda 3 milyar dolarını cep telefonu için harcayan bir ülke. Size göre bu paranın Türkiye'de kalması için neler yapılmalı? Türkiye bütün telefon ihtiyacını ithal etmekle ödediği döviz cari açığının yüzde 6'sını teşkil etmekte. Bütün sektörlerin tabiatına göre yapılması icabeden bu sektörün yapısına göre tespit olarak yapılmalı. ICT yani bilgi ve iletişim teknolojileri tamamen yazılım sayesinde çalışır. Türkiye yazılım konusunda elmas madenine eşit değerde bir hazineye sahip, yani genç beyinlere sahip. Bunların prodüktif olması için en az yüzde 25'inin bilgisayar kullanması gerekir. Ancak Türkiye'de işletmeler dahil bütün bilgisayar kullanımı henüz yüzde 10'lar seviyesindedir. Bilgisayarı olmayan bir gencin yazılımda çalışması hayal edilemeyeceğine göre devletin bu değerleri milli gelire kazandıracak politikaları benimsemesi ve gerekli kararları alıp uygulaması gerekir. > Bize sürpriz oldu * Özellikle Ulaştırma Bakanlığı ve Telekomünikasyon Kurumu'nun yerli üretimi destekleme konusunda önemli çıkışları oldu. Peki bu çıkışların size nasıl bir etkisi oldu? Ulaştırma Bakanlığı ile yapılan iki toplantıdan sonra gazetelerde yazılanlar bize de sürpriz oldu. Çünkü gazetede yazılanları ne toplantıda konuştuk ne de toplantıdan sonra kamuoyuna veya bize bir bilgi verildi. Şu ana kadar da verilmiş bir bilgi, alınmış karar yok. Bu bakımdan problemimize somut bir cevap veremiyorum. * Bu yılki Cebit hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? Bu yılki Cebit çok renkli ancak bizim için önemi sektörde varlığımız ve kalıcılığımızın teyidi olması. Ayrıca ziyaretçilerin ilgisi bizleri çok mutlu ediyor. * Size göre Cebit gibi büyük organizasyonlar yeterli ilgi ve desteği görebiliyor mu? Cebit organizasyonunu yapanlar daha iyi değerlendirecektir. Onların karşılaştığı zorluk veya cazibe hakkında bilgi sahibi değiliz. Ancak komşu ülkelere yapılacak daha yoğun ve sürekli tanıtımın bu organizasyonu ismine daha layık hale getireceğine inanıyoruz. > Rekabet serbest olsun * Türkiye'deki "en son model cep telefonu kimde?" yarışı yeni bir firma olarak zannediyorum sizi olumlu etkiliyor? Dünyadaki globalleşme olgusu artık bir ülkenin soyutlanmasına imkan vermiyor. Türkiye'deki tüketici; üreticilerin çıkartmayı planladıkları ürünleri bütün ülkelerle eş zamanlı olarak duyup eş zamanlı olarak piyasada buluyor. Bu yarış bize büyük bir dinamizm kazandırıyor. Kurumsal yapımız 42 yıldan bu yana, "Serbest rekabet teknolojiyi artırır" ilkesini benimsemiştir, yeter ki rekabet serbest olsun. Yani, "Hakim güçler piyasayı haksız rekabet yönünde kullanmasın"... > Üretim artık fason * Bugün dünyanın bütün büyük firmaları üretimlerini Çin'deki fabrikalarda yaptırıyor. Bu konuda siz nasıl bir yol izliyorsunuz? Bugün dünyadaki hiçbir elektronik fabrikası kendisi üretim yapmayı devam ettirmiyor. Şirketler; teknolojik gelişmeler, dizayn ve müşteri hizmetlerinde yoğunlaşıp üretimi fason olarak yaptırıyor hatta ürünleri deposuna bile almadan fason üreticisinden müşterisine sevk ediyor. Telefon üretimi üç segmente ayrılır. Birincisi, dizayn ve yazılım; ikincisi, bu dizayn ve yazılımın çalışacağı komponentler; üçüncüsü de, bu komponentleri dizayn ve yazılıma uygun ürün haline getirecek fason fabrika. Bu fabrikanın tekstilde fason çalışandan farkı yoktur. Birisi dikiş makinesiyle çalışırken öteki elektronik montaj makineleriyle çalışır. Biz de kendi teknoloji ve yazılımımıza dayanan telefonların komponentlerini alıp fason olarak üretiriyoruz. > Engelleri aşıyoruz Peki cep telefonuna olan bu ilgi yurt dışında nasıl? Yani böyle bir rekabet sadece bizim ülkemize mi mahsus? Bu yıl dünyada 950 milyon adetle bir milyar adet arası telefon satılacak. Ülkemizde ise 10 milyon civarında. Dünya piyasasının yüzde 80'i beş büyük firmaya ait. Geriye kalan birçok firma yüzde 20 pazar payını paylaşıyor. Çok hızla ilerleyen bu teknolojilerde piyasanın hakimi olan bu beş firma çok büyük araştırma, geliştirme ve sabit masraf yapmaktalar. Bu sektör hakiki bir serbest rekabet ortamına kavuşsa bu firmalara hayat hakkı kalmayacak. Onun için bir taraftan kendilerine dönük monopol oluştururken diğer taraftan da yeni girecek oyuncuları önlemeye çalışıyorlar. Türkiye'de ise rekabet yok. Satışta da yalnız hazır müşteriye haksız rekabete dönük bir dağıtım var. Sözlerimi biraz daha açarsam Türkiye'de yüzde 65 üzerinde piyasa payına sahip bir marka, bir elin parmağı kadar distribütörle anlaşmış. Bu distribütörler 7000 uç noktaya dağıtım yapıyor. Muhtemel senaryo; "Birkaç distribütörün o markanın piyasa payını yüzde 70'ten aşağıya düşürmemesi. O marka da bu distribütörlerden başkasına mal vermeyecek". Eğer, aynı markayı başka tüccarlar Türkiye'den alamaz, paralel ithalata getirirse bu defa tüketici bakım servisine gittiğinde firmadan ithal olan telefona bir günde parelel gelene 30 günde hizmet verilecek. Abone 30 gün telefonsuz kalırsa operatör de para kaybedeceği için, distribütörlerine paralel ithalattan gelen aynı marka ürünün satışını yasaklıyor. Yani bu marka monopol oluyor. Bununla kalsa gene iyi, bu distribütörler, "uç noktaya şu markayı satarsan bu marka telefonları size vermeyiz" yani, "ana gelir kaynağını keseriz" diyorlar. Elbette uç nokta da o telefonu alamıyor. Alsa bile tezgah altından gizli gizli satmak mecburiyetinde kalıyor. Bu anlattığım haksız rekabettir, olmaması gerekir ama bunları yazarken de aynen devam ediyor. Biz bütün bu engelleri aşıyoruz ve aşacağız. > Hedef yüzde 3 pay * Firma olarak gelecekle ilgili on yıllık hedefiniz nedir? Gelecek 10 yılda teknolojik gelimelerimizi devam ettirerek, dünya piyasalarından yüzde 3 pay almayı hedefliyoruz. Bu sene bir milyar, 2010'da da 1 milyar 250 milyon telefon satılacağını düşünürseniz, 30 ile 50 milyon telefon arasında bir pazar payına ulaşmak istediğimizi göreceksiniz. * Yani bu kadar büyük firmaya rağmen bu sözlerinizden iddialı olduğunuz gibi bir sonuç çıkıyor. Öyle değil mi? Bu sizin takdirinize bağlı. Biz hayal görerek demeç veren bir firma değiliz. 1980 senesinde manyetik ve optik üretim dünyanın en ileri teknolojilerini temsil etmekteyken bu sektöre girip dünya piyaslarından hem de kendi markamızla yüzde 7 pay aldık. Firmamız Türkiye'deki 500 büyük sanayi kuruluşu içinde 98'inci, ihracatta ise 16'ncı büyük kuruluş oldu. Bugün dünya ülkelerinde milyar adet üzerinde bizim markalı ürünümüz kullanılmakta. Bu veriler ışığında değerlendirmenizi yaparsanız sizin endişenizin yersiz olduğunu göreceksiniz. Kısaca yaptıklarımıza bakarsanız yapacaklarımızı tahmin edebilirsiniz. * Son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir? Türkiyedeki 3-4 büyük firmanın bir araya gelerek ortak laboratuvar ve araştırma merkezi kurarak dünya piyasalarından yüzde 16 civarında pay almayı hedeflemesi ve dünyada kol kola savaşmalarını arzu ve tavsiye ederim.