Nasîhatların başı şudur ki, İslamiyetin sâhibine uymak lâzımdır. Resûlullaha uymıyanlar, ahırette azâptan kurtulamaz. Bundan sonra, dünyanın süslerine düşkün olmamak, varlığına ve yokluğuna aldırış etmemek lâzımdır. Çünkü, Allahü teâlâ dünyayı sevmez, ona kıymet vermez. Dünya malına güvenenlerin onlara fayda vermediğini ve elden çabuk çıktığını herkes bilmekte, hattâ görmektedir. Dünyanın malına, mevkiine düşkün olanların, bunlara kavuşmak için uğraşıp da, ansızın hepsini bırakıp gidenlerin hâlini görerek ibret alınmalıdır. Allahü teâlâ, hepimizi Peygamberlerin en üstününe "aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselâm" uymakla şereflendirsin! Dünya ve âhıret saadetlerine kavuşmak için, dünya ve âhıretin efendisine "aleyhi ve alâ âlihissalevâtü vetteslîmâtü etemmühâ ve ekmelühâ" uymak lâzımdır. O'na uymak için, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uygun olarak, önce itikadı düzeltmek lâzımdır. Bundan sonra, o büyüklerin Kur'an-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden anlayıp bildirdikleri helâl, haram, farz, vâcib, sünnet, mendûb, mubah ve şüpheli bilgilerini öğrenmek ve bütün işlerini bunlara uygun olarak yapmak lâzımdır. Bu iki itikad ve amel kanatları elde edildikten sonra, eğer ezelde mes'ûd olmuş ise, mukaddes âleme uçmak nasîb olur. Bu iki kanat olmadan yükselmek olamaz. Bu alçak dünya, arkasından koşmaya değmez. Bunun, malının, mevkiinin değeri yoktur ki özenilsin. Değerli, kıymetli şeyleri aramalıdır. Allahü teâlâ, herşeyi bir sebeple yarattığı, gönderdiği için, kendisine kavuşturan sebebi, o vesîleyi O'ndan istemelidir. Sûre-i Haşr'ın yedinci âyetinde meâlen, "Resûlümün getirdiği emirleri alınız, itâ'at ediniz! Nehy, men', yasak ettiği şeylerden sakınınız!" buyuruldu. Görülüyor ki, dünyada felâketlerden, ahırette azâbdan kurtulmak için, iki şey lâzımdır: Emirlere sarılmak, yasaklardan sakınmak! Bu ikisinden, en büyüğü, daha lüzumlusu, ikincisidir ki, (Vera') ve (Takvâ) denir. Resûlullahın yanında, birisinin çok ibâdet ettiğini, çok uğraştığını söylediler. Birisinin de, yasak edilen şeylerden, çok sakındığını söylediklerinde, "Hiçbirşey, vera' gibi olamaz!" buyurdu. Yani, yasaklardan sakınmak, daha kıymetlidir buyurdu. Bir hadîs-i şerîfte de, "Dîninizin direği vera'dır" buyurdu. İnsanların meleklerden daha üstün olabilmesi, vera' sâyesindedir ve terakkî etmeleri, yükselmeleri bu sâyededir. Melekler de, emirlere itâ'at etmektedir. Hâlbuki melekler, yükselemiyorlar. O hâlde, vera'a sarılmak ve takvâ üzere olmak, herşeyden daha lüzumludur. İslamiyette en kıymetli şey takvâdır.