En iyi kimse, kalbi dünyaya bağlı olmayan ve Allah sevgisi ile çarpandır. Dünya muhabbeti; makam, mevki, para, mal sevgisi, günâhların başıdır. Dünyayı sevmekten kurtulmak da, ibâdetlerin başıdır. Çünkü Allahü teâlâ, dünyaya düşkün olmağı sevmez. Onu yarattığı zamandan beri, hiç sevmemiştir. Dünyaya ve dünyanın kötülüklerine düşkün olanlar, mel'ûndur ve Allahü teâlânın merhametinden uzaktırlar. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki, "Dünya mel'ûndur ve dünyada, Allah için yapılmayan herşey de mel'ûndur". Çünkü Allahü teâlâyı hâtırlayanlar, hattâ onların her zerresi, Allahü teâlâyı zikretmektedir. Bunun için, Allahü teâlâyı hâtırlayanlar mel'ûn değildir. Bunlara, dünya adamı denilmez. Çünkü dünya demek, kalbi Allahü teâlâdan gâfil eden, Onu unutturan, kalbe Allah'tan başkalarını getiren şeyler demektir. Allahü teâlâyı unutturan mallar, sebebler, mevkiler, şerefler hep dünya olur. Vennecm sûresinin, "Bizi düşünmeyenlerden, bizden yüz çevirenlerden, sen de yüzünü çevir. Onları sevme!" meâlindeki yirmidokuzuncu âyeti, böyle olduğunu açıkça göstermektedir. İşte bu dünya, insanın cân düşmanıdır. Bu dünyanın düşkünleri, hiç toparlanamaz, kendilerine gelemezler. Âhırette de, pişmân olacaklar, çok acılarla karşılaşacaklar. Dünyayı terk etmek demek, herşeyi bırakmak demek değildir, kalbin onu sevmemesi, ona düşkün olmaması, kıymet vermemesi demektir. Ona düşkün olmamak da, varlığı ile yokluğu müsâvî olmaktır. İyi bir insan, kendine ve başkalarına zararı olmayan kimse demektir. Allahü teâlâ, insanların iyi olmalarını, herkesin rahat yaşamalarını istiyor. Buna kavuşmak için, insanlarda kalb, akıl ve nefs yarattı. İnsanın bedeni, yani bütün uzuvları kalbin emrindedir. Kalbin arzûlarına (Niyet etmek) denir. Nefs, bedenin muhtaç olduğu şeyleri kalbe yaptırmak ister. Nefsin isteklerinin hepsi, kendine de, başkalarına da, zararlıdır. Akıl, faydalı ve zararlı şeyleri birbirlerinden ayırmakta, faydalı olanlarının yapmasını kalbden istemektedir. Allahü teâlâ, iyi işleri kötülerinden ayırmak için, dinleri gönderdi. Sağlam olan akıl, kalbin İslâmiyete uymasını emreder. Her kalb, İslâmiyete uygun hareket ederse, temiz olur, dünyada hiç sıkıntı olmaz. Allahü teâlâ, dinleri insanlara sıkıntı vermek için değil, kalbleri temizlemek için gönderdi. Kalb, nefse uymaz, aklı dinleyip İslâmiyete uyarsa, bütün dünya rahata, huzûra kavuşur. Aklın vazîfesi, İslâmiyeti öğrenmek ve bunun her yere yayılması için çalışmaktır.