Hazreti Erkam Müslüman olduktan sonra, sevgili Peygamberimizi evlerine davet etti. Peygamber efendimiz de Hz. Ebû Bekir'le birlikte şeref verdiler. Evin geniş ve ferah salonlarında, topluca namaz kıldılar. Huzûr içinde sohbet ettiler, uzun uzun konuştular. Bir ara Hz. Erkam, "Yâ Resûlallah, evim, evinizdir. Emrinizdedir. Nasıl, ne zaman ve ne kadar arzû ederseniz, kullanabilirsiniz." dedi. O sırada ilk Müslümanlar gerçekten, büyük baskı ve tehdit altındaydılar. En yakın akrabâları bile onlara, eziyet ediyorlardı. Abdestlerini gizli alıyor, namazlarını gizli kılıyorlardı. Çünkü müşrîkler, puta tapanlar; büyük bir kin ve nefretle doluydular. Hz. Erkam'ın teklifi bu yüzden, sevgili Peygamberimizi çok ferahlattı. Hz. Erkam'ın tertemiz evi, Müslümanlar için gerçek bir kurtuluş kalesi oldu. Bir dâr-ül İslâm ya'nî İslâm yuvası hâline geldi. Peygamber efendimiz, sayıları 10-15'i geçmeyen mü'minler ile birlikte oraya yerleştiler. Rahatça ibâdet etmeye, İslâm için çalışmaya devam ettiler. Erkam ailesi, Mekke'nin ileri gelen ailelerinden olduğu için müşrikler ses çıkartamıyorlardı. İki Cihân Güneşi ve sevgili arkadaşları üç yıl kadar, bu ilk İslâm Kalesinde buluştular. Birçok âyet-i kerîme, orada nâzil oldu. Birçok meşhur kimse, orada hidâyete erdiler, Müslüman oldular. Sayıları kırka yaklaştığı bir gün, Hz. Ebû Bekir, " Yâ Resûlallah! İnsanları açıkça İslâma da'vet zamanı, daha gelmedi mi?" diye sordu. Peygamber efendimiz de, " Henüz, sayımız azdır" buyurdu. Fakat Hz. Ebû Bekir iman aşkıyla ısrar etti. Bunun üzerine hep beraber, Kâ'be civârına çıktılar. Hz. Ebû Bekir ayağa kalkıp, orada bulunanlara konuşmaya başladı: - Ey Kureyşliler! Allahü teâlâ birdir. Muhammed aleyhisselâm, O'nun Resûlüdür. Gelin, birlikte İslâma dönelim. Felâha, kurtuluşa erelim. Sevgili Peygamberimiz de onu dinliyorlardı. Hz. Ebû Bekir, daha sözünü bitirmeden, müşrikler hücûm ettiler. Hâinliğiyle tanınmış Rebîa'nın oğlu Utbe yamalı ayakkabısıyla, yüzüne gözüne vuruyordu. Her tarafı şişen Hz. Ebû Bekir sonunda düştü, bayıldı... Gürültüyü işiten Teymoğulları kabîlesi, koşarak geldiler. Hz. Ebû Bekir'i, bir çarşaf içinde evine götürürlerken, "Eğer akrabâmız ölürse; and olsun ki biz de, Utbe'yi sağ bırakmayız!" dediler.