Feminist entellerin yanlışı!

A -
A +

Biliyorsunuz, geçen hafta, "islamcı" entel feminist aydın bayanlarımızın sözde dinimizi anlatan kitaplarından bahsederek, din adına ne çamlar devirdiklerini anlatmıştım. Pek çok bayan okuyucum arayarak, bu konu üzerinde biraz daha durmamı istediler. Bayan olduğumuz için hemcinslerimizin yazıları ilgimizi çekiyordu, kitaplarından yazılarından istifade etmeye çalışıyorduk, ne kadar yanılgı içinde olduğumuzu gördük, sayenizde onların gerçek yüzünü öğrendik, dediler. Gerçekten de bu entel bayanlarımızın bilhassa genç kızlarımız üzerinde büyük etkileri var. Halbuki dinin emir ve yasakları bellidir. Bu, bir bayanın, bir erkeğin anlatması ile değişmez. Değişiyorsa o zaten din olmaz.Yorumcunun kendi sapık görüşü olur. Bu entel bayanlarımızın en büyük yanlışı, âlimlerin erkek oldukları için dini erkeklerin lehine anlattıkları iftirasıdır. Halbuki, beğenmedikleri kadınlarla ilgili hükümlerin tamamını başta Hz. Aişe validemiz olmak üzere Peygamber efendimizin mübarek hanımları rivayet etmişlerdir. Bakın bu entellerden biri işi hangi boyuta vardırıyor: "Şüphesiz kadınlar bilimsel olarak Kur'an ve Sünnet'e başvurma gücüne sahip olsalardı, bugünkü İslami fıkıh, özellikle kadınlarla ilgili boşanma ve evlilik gibi konularda çok daha farklı olurdu." Allahım, bu ne büyük iftira! Bu ne cür'et! Yani alimlerimiz, mesela, ehli sünnetin göz bebeği, müslümanların önderi büyük imam İmam-ı azam hazretleri diğer mezhep imamları ve onların talebeleri ve de bugüne kadar gelmiş geçmiş milyonlarca âlim, dini yanlış anlatmışlar. Erkek oldukları için taraf tutmuşlar, evlenme, boşanma, miras fıkhi hükümleri hep kadınların aleyhine bildirmişler. Hatta bazıları Peygamber efendimizi de buna dahil ediyor. Ekol haline gelmiş onlarca kitabı olan başka bir "İslamcı" bayan yazar da bakınız neler söylüyor: "Kur'an ve sünnete iman ediyoruz, yetmiyor. Mezheplere iman etmemiz isteniyor. Mezheplere inandığımızı, ama mezhepleri din ile aynı görmediğimizi, dinin hatasız olduğunu, ama mezheplerin hata yapabileceğini, biz bu bilinçle mezheplerin İslam'a uygun olan yönlerini aldığımızı söylüyoruz, yetmiyor..." Yani Hadis-i şerifle geleceği bildirilen, medhedilen İmam-ı azam Ebu Hanife hazretlerinin yanlışı ve doğrusu varmış da, bu ilkokulu dışarıdan bitirmiş eski manken yazar, doğrularını alıp yanlışlarını almayacakmış! Pes doğrusu! Mezhebin, müctehidin, ictihadın ne olduğunu bilmeyen bir kimseden başka ne beklenir. Buna değil de, bundan istifade etmek istiyenlere acımak lazım! İnsan cahilliğin, haddini bilmezliğin kurbanı olup uçuruma yuvarlanınca nerede duracağı belli olmuyor. Başka feminist "islamcı" bir kadın da, işi daha ileri götürüp, Kur'an-ı kerimi sorgulamaya kalkışıyor: "Kur'an-ı kerim, o gün orada yaşayan Arapların zihinlerine hitap ediyor. Bu durumda da sorun çıkıyor. Miras konusu, eşitlik konusu gibi pekçok konuda sorun çıkıyor. Örneğin bu araştırmaya başlamadan önce, Nisa suresinin 34. ayetini hiç düşünmek istemezdim. Bu ayet yokmuş gibi davranmak isterdim. Çünkü, bizim modern bilincimizle böyle bir şeyi kabul etmemiz mümkün değil, ama bu ayet var!" Feminist "islamcı" aydın kadınlarımızın en önemli eksikliği altyapılarının olmaması. Dinin esasını, kaynaklarını bilmemeleridir. Bunun için de bir bataklıktan kurtulup daha tehlikeli başka bir bataklığa saplanıyorlar. Denebilir ki, birinci bataklık ikinciden daha az zararlı. Hiçbir kadın yaşadığı gayri meşru hayattan memnun olmaz. Yaptığının farkındadır bunun için de devamlı üzüntü içinde olur. Pişmanlık, üzüntü de tövbe sayılır. Fakat, insan bid'atten, dini sapıklıktan pişmanlık duymaz. Çünkü yaptığını doğru bilmektedir. Bunun için de tövbe etmek aklına gelmez. Zamanla küfür bataklığında boğulur gider de haberi bile olmaz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.