Resûlullah Efendimiz bir hadîs-i şerifte buyurdular ki, "Allahü teâlâ Mûsâ aleyhisselama Tevrât'ta vahyetti. Muhakkak hatâların anası üçtür. Kibir, hırs ve haset. Onlardan altı hatâ dahâ doğdu. Tamamı dokuz oldu. O altı hatâ; Tokluk, uyku, rahatlık, mal sevgisi, övünme sevgisi ve reîs olma sevgisidir." Hazreti Osmân buyurdu ki: "Allahü teâlâ [Kehf sûresi 82'nci âyet-i kerîmesinde meâlen], "Onun altında ikisine âid hazîne var idi" buyurdu. O kenz, hazine altından bir levha idi. Onda yedi satır var idi. 1- Ben teaccüb ederim, şaşarım o kimseye ki, muhakkak, bütün işler takdîr iledir. Hâlbuki o kimse kaçırdığı şeyler için üzülür. 2- Şaşarım o kimseye ki, ölümü bildiği hâlde güler. 3- Şaşarım o kimseye ki, Cehennemi bildiği hâlde günâh işler. 4- Şaşarım o kimseye ki, Cenneti bildiği hâlde istirahat eder. 5- Şaşarım o kimseye ki, Allahü teâlâyı bildiği hâlde, başkasını zikreder. 6- Şaşarım o kimseye ki, dünyanın fânî olduğunu bildiği hâlde içindekilere rağbet eder. 7- Şaşarım o kimseye ki, Kıyâmette hesâba çekileceğini bildiği hâlde mal biriktirir." Hazreti Ali'den sual olundu ki: "Gökten ağır olan nedir, yerden geniş olan nedir, denizden engin olan nedir, ateşten sıcak nedir, taştan katı nedir, zemherîrden soğuk nedir, zehirden acı olan nedir?" Hazreti Ali cevap verdi ki: "Gökten ağır olan, temiz bir kimseye iftirâ etmektir. Yerden geniş olan; Hak, doğru olan şeydir. Denizden engin olan, kanaat eden kalbdir. Ateşten sıcak olan, zulüm eden sultândır. Taştan katı olan, münâfıkın kalbidir. Zemherirden soğuk olan; levm eden, kınayan kimseye ihtiyâcını arz etmektir. Zehirden acı olan, sabretmektir." Hazreti Ömer buyurdu ki: "Bir kimse fuzûlî konuşmağı, fazla lüzûmsuz konuşmağı terk etse, ona hikmet bağışlanır. Bir kimse fuzûlî bakmayı terk etse, ona huşû' bağışlanır. Bir kimse fuzûlî yemeyi terk etse, ona ibâdetin lezzetini duymak bağışlanır. Bir kimse gülmeyi terk etse, ona heybet bağışlanır. Bir kimse mîzâhı, şakalaşmağı terk etse, ona hüsn ve melâhat [güzellik ve tatlılık] verilir. Bir kimse dünya sevgisini terk etse, ona âhiret sevgisi verilir. Bir kimse, başkalarının ayıbı ile meşgûl olmayı terk etse, ona nefsinin ayıplarını ıslâh etmek nasîb olur. Bir kimse Allahü teâlânın zât-i pâkinin keyfiyetinden tecessüsü terk etse, ona nifâktan berâat bağışlanır yani o nifâktan korunur."