Hazreti Es'ad bin Zürâre bu defa İslâmiyeti kabûl eden oniki arkadaşı ile beraber gelmişti. Yine Akabe'de Resûlullah efendimizle görüşüp, O'na bî'at ettiler. Peygamberimiz bu 12 kişiyi Medine'de kabîlelerine temsilci yaptı. Bunlar, çevrelerindekilere İslâmiyeti anlatıp, onlar adına Resûlullaha karşı kefil olacaklardı. Bu sözleşmeden sonra, Medîne'ye dönen Hz. Es'ad ve arkadaşları, kabîlelerine hemen İslâmiyeti anlatarak, onu yaymak ile meşgul oldular. İslâmiyet Arabistan Yarımadası'nda yayılmaya devam ederken, Medîne'de bu iş çok daha süratli yürüyordu. Öyle ki, daha önce birbirlerine düşman olan Evs ve Hazrec kabîleleri barışmış, İslâmiyeti daha iyi öğrenebilmek için Resûlullah efendimizden bir muallim, hoca istemişlerdi. Resûl-i ekrem efendimiz de, onlara Kur'ân-ı kerîmi ve İslâmiyeti öğretmek için Mus'ab bin Umeyr'i gönderdi. Mus'ab, Medîne'de Hz. Es'ad'ın evinde kaldı. Onunla birlikte ev ev dolaşarak herkese İslâmiyeti duyurdular. Resûlullahın sevgisini ve Onu, bütün düşmanlarından korumak için canla başla çalışacaklarına söz vermelerini anlattılar. Birkaç gün içinde 30 kişi Müslüman oldu. Böylece Medîne'de Müslümanların sayısı 40'a ulaşmıştı. Bir gün, bu Müslümanların hepsi, Hz. Es'ad bin Zürâre'nin evinde toplandıklarında dediler ki: "Yahûdîler ve Hristiyanlar, kendilerine haftada birer gün seçerek, o gün alış-verişi bırakıp, inançlarına göre ibâdet ediyorlar. Şimdi, bize de uygun olanı, haftanın yedi gününden birini seçerek, o günü tâat ve ibâdet için ayırmaktır!" Bu fikri, başta, reisleri Hz. Es'ad olmak üzere hepsi uygun buldular. Derhal cuma gününü bu işe ayırdılar. Cumaya, o güne kadar "Arube günü" deniliyordu. Mü'minlerin toplanıp ibâdet etme günü manâsına "Cuma" dendi. Resûl-i ekremin Medîne'ye hicretinden evvel, Hz. Es'ad bin Zürâre, Medîne'deki 40 kadar Müslümanı toplayarak, bir Cum'a günü Nakîb-ül-Hadamât'taki Beyâda'ya götürmüş ve orada onlara cuma namazı kıldırmıştır. Bu sûretle Peygamberimizin: - Kim, bir sünneti ihyâ ederse, hem onun sevâbına, hem de kıyâmete kadar o sünnetle amel edenlerin kazanacakları sevâba nâil olurlar, hadîs-i şerîfinin muhâtabı olmuştur. İslâmiyette ilk defa kılınan cuma namazı, işte bu yerde kılınandır...