Uhud Savaşında Müslümanlar bir ara şaşkınlık içinde bulunup dağıldıkları zaman, sevgili Peygamberimiz, "Ey Allahın kulları bana doğru geliniz! Ey Allah'ın kulları bana doğru geliniz!" buyurarak seslenince ancak otuz sahâbî gelebilmişti ve Peygamber efendimiz müşrikler tarafından tamâmen kuşatılmıştı. Müşriklerin iyice yaklaştıkları bir sırada, Peygamberimiz, "Şunları kim karşılar, kim durdurur?" buyurdu. Herkesten önce Talhâ bin Ubeydullah hazretleri, "Ben Yâ Resûlallah!" deyip ileri atılmak istedi. Peygamber efendimiz, "Senin gibi daha kim var?" buyurdular. Medîneli sahâbîlerden biri, "Yâ Resûlallah! Ben!" diyerek izin istedi. Sevgili Peygamberimiz, "Haydi, sen karşıla!" buyurunca Medîneli Sahâbî ileri fırladı ve müşriklerin üzerine atıldı. Eşine rastlanmadık kahramanlıklar gösterdi. Birkaçını öldürdükten sonra şehâdet şerbetini içti. Resûl-i ekrem efendimiz, yine, "Şunları kim karşılar, kim durdurur?" buyurdular. Herkesten önce yine Talhâ hazretleri, "Ben Yâ Resûlallah!" diyerek ileri çıktı. Peygamber efendimiz, "Senin gibi daha kim var?" diye sorunca, Ensardan bir mübârek, "Ben karşılarım yâ Resûlallah! dedi. "Haydi onları sen karşıla!" buyurdu. O da müşriklerle çarpışa çarpışa şehid oldu. Bu şekilde Peygamber efendimizin o anda yanında bulunan bütün sahâbîler vuruşa vuruşa şehâdete erdiler. Kâinâtın sultânı efendimizin o anda yanında Talhâ bin Ubeydullah hazretlerinden başka kimse kalmamıştı. Hazret-i Talhâ, Resûlullaha bir zarar erişir diye endişe ediyor, dört bir tarafa koşuyor, kâfirlerle kıyasıya çarpışıyordu. Onun bu kadar seri kılıç sallaması, bir anda Resûlulahın her tarafındaki düşmana karşılık vermesi, ok, kılıç darbelerine vücûdunu kalkan yapması, eşine rastlanmayacak bir hâdiseydi. Vücûdunda yara almayan yer kalmamıştı, elbisesinde kandan başka bir şey görünmez olmuştu. Fakat o, buna rağmen dört bir tarafa yetişiyordu. Müşriklerden çok keskin nişancı, attığını vuran Mâlik bin Zübeyr adlı bir okçu vardı. Bu müşrik Peygamber efendimize nişan alıp bir ok attı. Resûlullaha doğru gelen bu oka, başka hiçbir şekilde karşı koyamayacağını anlayan Hazreti Talha, elini açarak oka karşı tuttu. Ok elini parçaladı. Fakat Resulullaha isabetini önlemişti. Hazreti Talha'nın atılan oka karşı elini tutması, candan çok ötelere yükselmiş aşkın, kemâle gelmiş bir îmânın, muhabbet ile dolu bir kalbin, anlatılamayan bir sevginin fiili olarak ortaya çıkmasıydı.