Allahü teâlâdan korkmalı, fakat Onun rahmetinden ümidini kesmemelidir! Ümit, korkudan çok olmalıdır. Böyle olanın ibâdetleri zevkli olur. Gençlerde korkunun daha fazla olması, ihtiyarlarda recanın daha fazla olması gerekir. Zümer suresindeki 53. ayet-i kerimede, "Allah bütün günahları affeder. O gafurdur, rahimdir" buyuruldu. Allahü teâlâ, Dâvüd aleyhisselâma şöyle buyurdu: "Ey Dâvüd, günahkârları müjdele. Sıddîkları da korkut." Dâvüd aleyhisselâm sordu: - Yâ Rabbî, günahkârları nasıl müjdeleyip sıddîkları nasıl korkutayım? - Ne kadar büyük olursa olsun, dilediğim takdirde her günâhı affetme gücüne sahip olduğumu söyleyerek günâhkârları müjdele. Amellerine mâğrûr olmamalarını söyleyerek sıddîkları da korkut. Zîrâ ben bir kimseye adâletimi ve hesâbımı tatbik edersem onun bende alacağı olmaz. Peygamber efendimiz buyurdu ki: - Eğer mü'min, işlenen günâhlar karşılığında Allahın nezdinde olan cezâyı bilmiş olsaydı, hiçbir kimse Cennete girme arzûsunu besleyemezdi. Eğer kâfir de Allahın indindeki rahmetin bolluğunu bilmiş olsaydı, O'nun rahmetinden hiçbir kimse ümit kesmezdi. Bir defasında Hazret-i Ömer, Peygamber efendimizin yanına gitmişti. Kendisini ağlar hâlde buldu. Sordu: "Ağlamana sebep nedir yâ Resûlallah?" Resûl aleyhisselâm buyurdu: "Biraz önce bana Cebrâil aleyhisselâm gelerek, Allahın, müslüman olarak ihtiyarlamış birisine azâb etmekten hayâ ettiğini söyledi. Allah, bir kuluna azâb etmekten utanır da, müslüman olarak ihtiyârlık demlerine ermiş birisi, şânı yüce olan Allaha âsî olmaktan nasıl utanmaz!.." İhtiyarlık demlerine ermiş olanların bu şerefi bilmeleri, Allaha şükretmeleri, O'ndan ve yazıcı meleklerden utanmaları, günâh işlemekten sakınmaları ve Allaha ibâdet ve tâ'at yoluna yönelmeleri gerekir. Çünkü, ekinin hasat zamanı gelince artık beklenmez. Hemen biçilerek harman yapılır. Aynı şekilde, gençlerin de Allahü teâlâdan korkmaları, günâh işlemekten kaçınmaları ve Allaha ibâdet ve tâate yönelmeleri lâzımdır. Zîrâ hiçbir kimse, ecelinin ne zaman geleceğini bilmez. Gençliğinde Allahü teâlâya tâat ve ibâdet yolunda bulunanlar bahtiyâr olurlar. Allahü teâlâ, gençliğini kendisine itâat yolunda geçirenleri, yarın kıyâmette Arş'ın altında gölgelendirir. Nitekim bu husûs hadîs-i şerîflerde bildirilmiştir. Resûl aleyhisselâm şöyle buyuruyor: Kıyâmet günü, hiçbir gölgenin bulunmadığı ve ancak kendi himâyesinin bulunduğu bir anda, şânı yüce olan Allah yedi zümre insanı kendi Arş'ının gölgesinde gölgelendirir: Bunlardan biri, âdil devlet reisidir. İkincisi, Allaha ibâdet yolunda bulunan gençtir. Üçüncüsü, câmiden çıktıktan sonra yine câmiye gireceği zamana kadar kalbi oraya bağlı kalan kişidir. Dördüncüsü, birbirlerini Allah için sevenler, Allah için bir araya gelip Allah için ayrılanlardır. Beşincisi, tenhâlarda, Allahü tâlâyı zikrederek gözlerinden yaş dökenlerdir. Altıncısı, sadaka verenler ve bunu, sağ elinin verdiğini sol eli bilmeyecek şekilde gizli yapanlardır. Yedincisi, nikâhlısı olmayan güzel bir kadın kendisine teklifte bulunduğu zaman, "Ben Allahtan kokarım!" diyerek kadının isteğini reddedenler ve nefsine hâkim olanlardır.