İnsanın yaşayışında, dünya ve âhiretini kazanmasında; dilinin, konuşmasının, davranışlarının büyük önemi vardır. İnsan bir söz ile Müslüman olduğu gibi, bir söz ile de dinden çıkabilir. Kişinin dili, konuşması, onun iç dünyasından dışarıya açılan bir perceresidir. Söz var, iş bitirir; söz var, baş yitirir. Öyle söz var, yılanı bile deliğinden çıkartır. Ancak yine öyle sözler vardır ki, fitneye, cinayetlere ölümlere sebep olur. Bunun için konuşurken, tahrik edici, ölçüsüz, sert ve kötü sözler söylememelidir. Konuşması, kişiye değer vermede bir ölçüdür. Kişi konuşmasıyla değerlendirilir. Ağzını açar açmaz hemen kötü söz söyleyen, müstehcen konuşan, şunu bunu kınayan, aşağılayan kimse için hemen karar verilir: Bu kimse, ölçüsüz, dengesiz biri! Bunun için, ağızdan çıkan söze dikkat etmeli, kötü, faydasız söz söylememelidir. Kötü söz söylemeyi alışkanlık hâline getiren hayâsız olur. Bir hadîs-i şerîfte, "Hayâ, îmândandır. Fuhş, kötü söylemek, cefâdandır. Îmân Cennete, cefâ Cehenneme götürür" buyuruldu. HEDEFİNİ ŞAŞMAYAN OK Evliyânın büyüklerinden Hasan-ı Basri hazretleri buyurdu ki: "Çok konuşan çok yanılır. Çok malı, mülkü, serveti olup da onu yerinde ve zamanında harcamayanın hesâbı çok zor olur. Ahlâkı kötü olan, kendisini azâba atar." Süfyân-ı Sevrî hazretleri buyurdu ki: "Suçsuz bir insana bir ok atmak, ona dil uzatmaktan daha iyidir. Çünkü dil uzatma, hiçbir zaman hedefinden şaşmaz. Atılan bir ok ise ba'zan hedefe isâbet etmeyebilir. " Ebû Sa'îd-i Hudrî hazretleri buyurdu ki: "İnsanoğlu sabahleyin kalkınca, onun bütün uzuvları diline şöyle derler: Ey dil! Allah seni doğru yola sevk etsin. Zîrâ sen doğru yolda olursan, biz de doğru yolda oluruz. Sen doğru yoldan saparsan, hepimiz saparız." Eshâb-ı kirâmın büyüklerinden Ebû Zer-i Gıfârî hazretleri, Kâbe'nin yanında durarak şöyle dedi: - Ey ahâli, sizden biri bir yolculuğa çıkmış olsa, azıksız aslâ çıkmaz. Mutlaka bir yol hazırlığı yapar. Yanına yiyecek, içecek, para vesâire alır. Dünya hayâtında bir yolculuğa çıkan bir insan, azık almadan çıkmazsa, ya âhiret yolculuğuna çıkacak birisi, azıksız nasıl çıkar? Orada toplanan ahâli sordu: "Bizim âhiret azığımız nedir ey Ebû Zer?" - Dünyayı iki kısma ayırınız. Birini dünyalık elde etmeğe, diğerini de âhiret hazırlığı yapmağa tahsîs ediniz. Üçüncüsü size zararlı olur, fayda vermez. Konuşmalarınızı ikiye ayırınız. Biri, dünyevî mes'elelerinize faydalı olacak husûslara tahsîs edilmiş olsun. Diğeri de ebedî âhiret hazırlığı husûslarına ayrılmış olsun. Üçüncüsü faydalı olmaz, zararlı olur. Malınızı, mülkünüzü, servetinizi ikiye ayırınız. Bir kısmını âile efradınızın geçimine harcayınız. Diğer kısmını da âhiret hazırlığı için hayır yollarına sarf ediniz. Üçüncüsü faydalı olmaz, zararlı olur. BEREKETSİZLİĞİN SEBEBİ Îsâ aleyhisselâm şöyle buyurmuştur: "Faydasız söz konuşmayınız ki kalbiniz kararmasın. Kararmış kalb Allah'tan uzaktır. Fakat siz bunun farkına varamazsınız." Eshâb-ı kirâmdan birisi buyurdu ki: "Kalbinde bir karartı, bedeninde bir gevşeklik, rızkında bir, bereketsizlik, kıtlık görürsen, bil ki, sen mutlaka lüzûmsuz, boş şeyler konuşmuşsundur." Bunun için atalarımız; büyük lokma ye büyük söz söyleme; iki dinle bir söyle, demişlerdir. Çok konuşmak kişilerin başına pek çok zararlar açabilir. Az konuşmak, düşünerek, yerinde ve ihtiyaç miktarı konuşmak demektir. Aceleci davranıp hazırcevaplık taslamak, bu ölçülü konuşmaya mani olur. Ölçülü olmayan, onu bunu ölçüsüzce eleştirirken, onları kınayan sevilmez. Büyük konuşmak, insanın değerini azaltır. Başkalarını kınayan kişi çok zaman aynı duruma kendisi düşer. Ayıplayan, ayıplanan durumu davet etmek etmiş olur. Nitekim hadis-i şerifte, "Birini tevbe ettiği günahtan dolayı ayıplayan, aynı günaha maruz kalmadan ölmez" buyurulmuşur.