Dünya edebiyat ve basın tarihinde sayısız öykü ve yazar vardır ama asıl mesele kalıcı olabilmektedir... Sıradan biri değil, sıra dışı bir adam olmak için sıra dışı öyküleri yazmak mecburiyeti vardır... Ayrıca, kimin neye inandığıyla ilgili değil de, neyin doğru olduğuyla ilgilenecek yüreğe sahip olmak gereklidir... Türk basını ise; yıllarca karalama ve methiye arasına sıkışmış, kendinin neye inandığıyla daha çok ilgilenmiş yayın politikasıyla bir çıkmaz sokakta oyalanarak oynadığının farkına bile varamamıştır... Önceleri; haber kutsal, yorum hürdür denilmiş, sonra haber hür, yorum kutsallaştırılmaya çalışılmış... Ki kanaatime göre, hiçbir yorum ve haber kutsal değildir... * Bu çıkmaz sokağın matbaalarında çarklar; iftira, yalan, yargısız infaz, ekipleşme adı altında çeteleşme, pusu kurma, inançlara saygı göstermeme geleneğine sahip bir anlayışla dönmüştür... Ötekileştirme savaşları sayfalarda hiç eksik olmamıştır... Dostum Enis Berberoğlu, Hürriyet'e genel yayın yönetmeni olunca herkesin bir şeyler karaladığına ve insafsızca değerlendirmeler yaptığına şahit olunca yiğidin hakkını yiğide vermek zorunda kaldım... * Bu ülke vicdanını hücreye hapseden kalemlerin peşine düştüğü günden beri halk bilgilendirilmiyor sadece kutuplaştırılıyor... Yıllardan beri Enis Berberoğlu ve eşi Oya Berberoğlu'nu tanırım... Enis'i diğer gazetecilerden ayıran en büyük fark ise, vicdanlı oluşudur... Belden aşağı vurmayan, kimseye pusu kurmayan ve haksız yere kimsenin canını acıtmayan biridir... Vicdanını rahatsız eden tek bir haberi dahi girmek istemeyen ve öfkesine yenik düşmeden, sabır eden yanıyla büyük bir uzlaşmaya gidecek olan beyaz sayfaları da açacağına inanmaktayım... Vicdanını rafa kaldırmayan bir gazeteci olduğuna inandığım ve tanıdığım dostum Enis Berberoğlu'nun, 'herkese daha fazla hürriyet' hakkı tanıyacağını da bilmekteyim... Enis'e en büyük desteği ise, vefalı, çilekeş ve kendisi gibi gazeteci eşi Oya Hanımın vereceğini de biliyorum... Çünkü; Enis Berberoğlu sıradan biri değil, sıra dışı bir adam olarak gazetecilik tarihine de sıra dışı öyküler kazandıracağına şüphem yok... Unutmaması gereken şeyin ise; "çiçek dolu bir uçurumdur bastığın yer" sözüdür... Hayırlı olsun diyorum...