Artık yetmez mi?

Sesli Dinle
A -
A +
Sığınmacı meselesi, çok ciddi bir sorun olarak önümüzde duruyor.
 
Bütün siyasi mülahazaların uzağında bu meseleyi ciddi anlamda masaya yatırmamız ve gereken her neyse ivedilikle yapmamız icap ediyor. Zamanın ruhu böyle söylüyor, yarın çok geç olabilir zira!
 
Bugün ülkede gerçek sayısını kesinlikle bilmediğimiz ancak sayısı günbegün artan ve her yerde akın akın karşımıza çıkan bu gerçekliğin adı “yığın” olup Türk milletiyle benzer hiçbir tarafı yoktur!
 
Rahmetli Nevzat Kösoğlu:“Türkiye bir mozaik değildir, Türkiye bir ebrudur! Mozaik kırılırsa parçalarına ayrılabilir, oysa ebruda renkler tamamen hemhâl olmuştur, asla ayrılamaz!” der.
 
Bu tespit mükemmel bir tariftir. Ancak bu ebrunun ortaya çıkması, tabiri caizse kitre ile yoğunlaştırılmış suyun üzerindeki renklerin kâğıda geçirilmesi, rengini ve ahengini alma süreci uzun asırların imbiğinden geçtikten sonra gerçekleşmiştir. Burada örf, âdet, gelenek, dil, kültür gibi sayısız unsurların, ortak tarihin, ortak keder, tasa ve kader birliğinin büyük rolü ve etkisi vardır.
 
Dolayısıyla Türk milleti, bir yığın değildir!
 
Millet tarifinin içinde bu kalabalık yığının yeri yoktur! Yolunu ve izini takip etmekle her zaman şeref duyduğumuz merhum Seyyid Ahmet Arvasi Hocamızın şu sözleri bilene ve anlayana ne kadar anlamlı ve ne kadar değerlidir:
 
“Marifet, milleti çözerek 'halk yığınları' meydana getirmekte değil! Halkı yoğurarak güçlü bir millet olmadadır!” Millet olmayı başaramayanlar çözülüp yok olmaya mahkûmdur. Osmanlı imparatorluğunun yıkılma sürecinde yedi cihanın çöküp işgal etmeye çalıştığı bu ülke, millet olma vasfına haiz olan Büyük Türk Milleti tarafından bertaraf edildi.Merhum Prof. Dr. Erol Güngör “Bir milletin yaşama gücü, onun kültüründe çok sağlam dayanakların bulunması ile mümkündür” diyerek milletin tarihî ve sosyal hafızasının gerekliliğinden söz eder.
 
Şimdi bu asil milletin içine sosyal ve tarihî hafızası olmayan milyonlarca yabancı kültür unsuru boca oldu. Bu kalabalıktan bir millet çıkmaz! Türk örf ve âdetlerini öğrenmeye dahi tenezzül etmeyen, kendi gettolarını kurup, bu gettoda iğneden ipliğe ticaret zincirleri oluşturup kendilerine has ekonomik yapı kuran; öte yandan bu milletin kazanım ve vergileriyle hayata geçirilmiş her kuruluştan hizmet alan bu kalabalık yığının Türk kültür unsurlarını benimseyip bu millete entegre olması muhaldir!

Esad’ın yığını Esad’ındır!

Ziya Gökalp ise milleti, ırktan, coğrafyadan ari şöyle tarif eder: “Millet, dili ortak olan, yani aynı terbiyeyi almış kültürel bir birliktir!”
 
Oysa bu yığınlar, bilseler dahi Türkçe konuşmuyorlar, konuşmak istemiyorlar ve çoğunluk Türkçe öğrenmeye tenezzül etmiyor! Tarih boyunca Türklere karşı böyle menfi bir tutumları vardı ve bu hâlâ devam ediyor.  Türk’ün gölgesinde yaşamak dışında, Türk’e has hiçbir şey onların ilgisini çekmiyor.
 
Cetlerimizin bize yurt olarak miras bıraktığı, vergilerimizle ve alın terimizle güçlü bir ülkeye dönüştürdüğümüz bu kutlu topraklara destursuz gelip çöken bu yığın, benim insanım değildir! Milletim değildir! Rahmetli Kösoğlu’nun tarif ettiği ‘Ebru’nun bir rengi, parçası’ hiç değildir!
 
Bu millet on yıllardır, her türlü desteği gösterdi, her türlü iyiliği yaptı. İyilik Müslüman Türk milletinin şanındandır zira. Bu suni nüfus artışının getirisi olmamasına karşın götürüsü bir hayli fazladır ve Türk milleti bundan menfi anlamda etkilenmektedir.   Hâsılı petrol zengini ülkesi Araplar dahi bu kalabalığa yüz vermezken, bu millet bunca yoksulluğa rağmen senelerdir bu kalabalığın yükünü çekiyor.Artık yetmez mi?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.